GERİ

Yakında Hepimiz Uçacakmışız…

Şu "Mini Cooper'da bir farklılık var doğrusu. Her gören tutuluyor. Mini minicik ama pek sevimli. İnsanda elleme-okşama duygusu uyandırıyor. O nedenle olmalı, artık daha sık rastlanıyor şehrimizin yollarında.

Şehirler arası yolda kendi arabası yerine oğlunun "mini"si ile oluşu, sevimliğinden çok motor gücüne duyduğu güvendendi. Ehh, biraz da havasından.

İstanbul'un en işlek devlet hastanelerinin birinin karşısında eczanesi vardı, yıllardır. İyi kazanmıştı. Para bu; evdi arabaydı, harcanıyordu işte.

İş-güç, senet-sepet, ilişkiler beklentiler, hayal kırıklıkları derken iyice bunalmıştı. Yeni yıl öncesi biraz kafamı dinleyeyim, deyip yola çıktı. Yalnız başına yazlığına doğru gidiyordu. Ayvacık civarında dağ yolunda su birikintisinin etkisi ile araba yoldan çıktı. Üç takla attı. Şasesi her bir yandan ezildi. Minik otomobilden geriye bir şey kalmadı.

Kendisi hariç.

Hava yastıklarının arasından sağlam çıktı.

Vücudundaki yara bere, kırık ezik sayılmazsa, ucuz kurtuldu.

Ölümü görünce, yaşamı yenide sorgulamaya başladı. Zaten 6 ay kadar önce bir doktor arkadaşı pat diye gidince çok sarsılmıştı. O sırdaşıydı. Onun kaybı yüreğini taş bir silindir gibi ezip geçmişti. Ölümlü olduğunu biliyordu ama, bu apansız ölüm kendi ölümünü aklına getirmişti. Yine de kendine konduramamıştı o zaman.

Oysa taklalar atarken her şey koptu. Ödü koptu.

Gidip geldiğini düşündü. Dertlendiklerinin çoğunun ne denli gereksiz olduğunu fark etti. Hatalarının bedelini ödediğini düşündü.

Yaşam ve ölüm üzerine pek çok şey düşündü.

Bu kadar minik bir arabaya, bu kadar güçlü bir motoru takıp piyasaya salanlar kimlerdi?

Düşünmedi.

Yollar virajlıydı.

Asfalt ıslaktı.

İstanbul Çanakkale arası molasız bir yolculuk için uzaktı.

Yorgun argın direksiyonda olmak uygun değildi.

Bunları da düşünmedi.

Kazanın olduğu sırada 140 kilometre hızla gidiyor, telefonuyla mesaj çekmekle uğraşıyordu.

Asıl bardağı taşıranın bu olduğu, düşüncelerin arasından akıp geçti. Fark edilmedi.

Keşke bilince çıkabilseydi.

Bilinç diyorum, bilmem oradan duyuluyor mu?

Bilmekten söz etmiyorum. Daha ötesinden, bilinçten dem vuruyorum.

"Sürücü olma bilinci" diyorum.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Yorgun sürücüler!

Dalgın sürücüler!

Hızlı sürücüler!

Cesur sürücüler!

Siz, bilip bilip de bir türlü ayırdına eremeyenler!

Bütün kazalar düpedüz sizin yüzünüzden diyorum.

Bilmem bilincinize erişebiliyor muyum?

12 Ocak 2005

NOT: Bu yazı Birgün Gazetesinde Yayınlanmıştır.

GERİ