GERİ

Meslek hastalığına tutulup duyarsızlaştım mı?

İki dostumla sohbet ediyoruz. Üçüncü birinin dedikodusunu yapıyoruz. Daha doğrusu ben onu çekiştiriyor, verip veriştiriyorum. Hastayım deyip durduğunu, önemli hastalık sanıp her şeyi abarttığını ballandıra ballandıra anlatıyorum. Her zamanki gibi kastım var elbette. Bu iki dostum da hastalık hastası. Gerçi her ikisinin de çanına ot tıkadım çoktan. Benim yanımda hiçbir şikâyetlerini dile getiremez oldular. Olsun. Ben gene de bulduğum her fırsatta böyle dedikodular yapıyorum ki hastalıkları depreşmesin. Çünkü neydi efendim: Beyin tekrarla öğrenir. Salaktır beynimiz. Neyi tekrarlarsanız onu öğrenir. Tekrarlayıp duruyorum.

Bu kez ters tepiyor. İkisi bir olup bana çullanıyorlar. Sen hiçbir şeyi önemsemiyorsun. Ne şikâyetimiz olsa burun kıvırıyorsun, neyden dert yansak boş ver deyip geçiştiriyorsun, diyorlar. Bütün doktorlar, erken tanı önemlidir, diyor. Bütün doktorlar en ufak şeyin bile önemli olabileceğini anlatıyorlar, sense bizi umursamıyorsun, diyorlar.

Biliyorum onlar da beni umursamıyorlar. Benim boş ver önemi yok dediğim her şikâyetleri için doktora gidiyorlar. Bir yığın incelmeler yaptırıyorlar. Sonrasında, neyse bir şeyimiz yokmuş, deyip rahatlıyorlar. Bunların çoğunu da kızacağım diye bana söylemeden yapıyorlar.

Sahi onlar mı haklı ben mi?

Dedikleri gibi yıllarca yoğun bakım hekimliği yaptığım, ölecek hastalarla uğraşa uğraşa gündelik hastalıkları önemsemez hale geldiğim, onların canını yakan şikayetlere duyarsızlaştığım, yani mesleki deformasyon denilen merete tutulduğum, sözün özü mesleki açıdan yozlaştığım doğru mu acaba?

Yıllar önce kız kardeşim, henüz 2 aylık olan oğlu için, hiç bir neden yokken bir çığlık attı abla, dediğinde, acilen izne çıkıp, yeğenimin karşısında video kamera kurup, bebeği bizzat izlemeye başladığım ve yeni başlayan beyin hasarını, zamanında tanıyarak, olası bir faciayı önlediğimi, anlatmalıyım size. Bir tek çığlık lafı ile harekete geçtiğime dikkatinizi çekerim. O canım yeğenim olduğu için mi böyle davranmıştım? Hekimliğim daha yeni olduğundan yani henüz mesleki erozyona uğramadığım için mi yoksa? Hiç biri değil elbette. Bir çığlık lafı günlerdir ağlıyor lafından çok daha önemli olduğu içindi. Çığlık, ağlama lafları aklınızı karıştırmasın. Konu, önemsiz gibi görünen bir belirtinin, çok önemli gibi görünenden, çok daha önemli olabileceğini örneklemek içindi bu. Ayrıca bu örneği vermem de kasıtlı elbette. Mesleki açıdan duyarlı olduğuma, sizi inandırmak istiyorum, bütün kastım bu

Dostlarımla kapışmam, yeğenimin çok zor tanınabilecek sorununu vaktinde tanımam gibi örnekler vermemin nedeni şudur. Sağlığımızla ilgili bazı şikâyetlerimizin hiçbir önemi yoktur. En azından pek bir önemi yoktur. Bazılarınınsa önemi çok ama çok fazladır.

Ancak sözü geçen “bütün doktorlar”a gıcığım. Televizyonlarda hastalıkları anlata anlata, aman geç kalmayın, mutlaka doktora gidin, diye diye herkesi hastalık hastası yaptılar. Herkes orasındaki benin, burasındaki lekenin peşinde, ciltlerindeki her değişiklikle karaciğer hastası oluyor, fark ettikleri her şişlik ile kanser oluyor, en küçük yakınmalarında doktora hastaneye koşuyorlar.

Ne yapalım yani, hiçbir şeyi umursamayalım da falanca tanıdığımız gibi geç kalıp tedavi olma trenini mi kaçıralım, dediğinizi biliyorum. Duya duya ezberledim. Benim size ezberletmek istediklerim ise malumunuz ama tekrarlayacağım:

Malum salak beyin, tekrarla öğreniyor.

Benim tekrarlarım da ne ki “bütün doktorlar” aleyhime çalışıyor ama olsun

Ben gene de şansımı deniyorum.

Sağlıcakla kalın (Bu da ne demek yahu; sağlıklı kalın)


07 Ocak 2016

GERİ