GERİ

"Geveze, gevezeyi sevmezmiş,
kundaklanan kundaklamayı severmiş"


Pek adetim değildir ama dün akşam televizyonda bir ekonomi programı izledim. Cem Seymen adında birinin programıydı. Dediğim gibi kendisi aslen ekonomistmiş. Benim gibi lafı bol olan bu adam, Taiwan’ı anlatıyordu. Programında, bu ülkenin gelecek günlerde dünya ekonomisinde sözünün sandığımızdan çok daha fazla olacağını ballandırıyordu. Bu minicik adanın geleceği belirleyici rolünün, bilişim eğitimini ilkokul düzeyinde başlatmaları yüzünden olacağını anlatıyordu. Kocaman ve kalabalık ülkemizin ise ekonomisinin, eğitiminin ve politikasının yetersizliğine uzun uzadıya değiniyor, ancak söylemek istediğini satır aralarına gömerek, malum öfkeyi üzerine çekmemeye çalıştığı için, lafı sündürüyordu. Ekonomiden de gevezelerden de hoşlanmadığım için sıkıldım ama gene de izledim.

Cem Seymen’in söyleyerek ve eğitimi örnek göstererek yinelediği suydu ki bu minicik Taiwan’lılar gelecekte dünyayı yönetecekti. Çünkü gelecek çağ, sadece iletişim ve bilişim çağı olacaktı. Kimin donanımı, yazılımı buna uygunsa, ekonominin patronu da o olacaktı. Gelecekte ne Amerika ne de Avrupa patron olacaktı. Bu ekonomiste göre, gelecek bu Asya adasındaki bebelerin olacaktı…

Ne düşüneceğimi şaşırdım. Gösterdiği ilkokul eğitimi gerçekten beyin geliştirici görünüyordu. Ancak halen özendiğimiz batı eğitimini de bir çırpıda harcayıvermişti. Bizim ilkokul eğitimimizle kıyaslanınca ise gösterdikleri oldukça ikna ediciydi. Bir türlü muasır medeniyet düzeyine erişemeyişimiz, bence de eğitim sistemimiz ile ilgilidir.

Pek adetim değildir ama bugün “best seller” bir kitap okuyorum. David Eagleman’ın “Beyin-Senin Hikayen” kitabını. Bu kitapta anlatılan bilimsel bir deneyden etkilendim. İki kedi yavrusunu bir dönme dolaba bağlamışlar. Çevreye yani görme alanlarına da boyuna çizgili bir perde yerleştirmişler. Her iki kedi dönüp dururken hep aynı şeyleri görüyormuş. Tek fark merkeze bağlanmış bu kedilerin biri kendi yürüyor diğeri ise bir kutunun için konmuş, bir düzenek tarafından döndürülüyormuş. Söylediğim gibi bu kedilerin görüş açıları ve gördükleri aynıymış. Daha sonra beyinlerinin görme merkezi ve de diğer beyin bölgeleri incelendiğinde, pasif olan yani araçla döndürülen kedinin, aktif olan yani kendisi yürüyerek dönen kedideki beyin gelişimi yakalayamamış olduğu anlaşılmış.

Dış dünya aynı, gelişen iç dünya ise farklı. Farkı yaratansa yaptığın yani yapmadığın…

Taiwan’daki ayrıntısını pek anlatmadığım aktif eğitim sistemi ile bizim ayrıntısı iyi bilinen ezbere dayalı eğitim sistemimizin farkı ve de dönme dolaba bağlanan bu iki kedinin yürüyüp yürümemeleri yüzünden, gördükleri aynı şeyleri kaydettikleri beyinlerinin görme merkezinde oluşan fark, bu iki bağlantısız gibi görünen konunun bağlantısı nedir denirse, bebek kundağıdır derim.

Kundak.

Bazı şehirlilerimiz artık vaz geçmiş olsa da, bebeklerimizi kundaklamak geleneğimizdir ve de kocaman ülkemizin kalabalıklarınca hala uygulanmaktadır.

Gördüğüm ve okuduklarımdan anladığım şudur ki beyin, içine dış dünyadan ne gönderilirse onun bütünü olur. Kundaklanmış, hareketi kısıtlanmış bedenin beyne gönderdiği yani gönderemediği sinyaller beyin gelişimini güdükleştirir.

Dışarıdan beyne gönderilenler için yani beynin içine yerleştirilenler için yani bilinen adıyla eğitim için, ilkokul düzeyi iyi bir başlangıç zamanı sanılabilir. Ancak daha da eskiye gitmek ve bebeklikteki sınırlamaları da (beyin hapishanelerini de) kaldırmak gerekir.

Bebekleri kundaklamamak, hatta eldivenlememek, el ve de ayak parmaklarını emmelerine falan izin vermek gerekir. O pis, bu hijyen saplantısına boş verip, yalayarak, koklayarak, elleyerek, yuvarlanarak, emekleyerek, sürünerek, düşüp kalkarak yani deneyerek öğrenmelerine izin vermek gerekir.

Çocuk eğitmek, burnunu/gözünü göster yavrum demek, mini mini bir kuş şarkısını ezberletmek, değildir.

Çünkü öğrenmek, ezberlemek değildir.

Öğrenmek, yapmaktır, yani merak etmek ve denemektir.

Öyleyse eğitim, yapmasın diye sınırlamak değil, yapsın diye kenara çekilmektir.

Hele hele bizim gibi ezberi bilgi sananlar eğiticiyse, gölge etmemek çok daha iyidir.

Cem Seymen’e göre nitelikli eğitim ilkokul düzeyinde başlamalı. Bana göre eğitim, daha geriye gider, kundak yapmamayı öğrenmekle başlar. Ancak benim bu bakışı/görüşü biraz daha geriye götürüşüm de yetersizdir. Çünkü işin aslı çok daha geriye dayanır. Hani meşhur hikâyedeki gibi, sağlıklı olsun diye bebeğini buzlu suda çeliklemeye çalışmanın sonu hüsrandur. Bu yöntemin etkili olması için o bebeğin atalarının da çeliklenmiş olması gerekir…

Pek başarılı olamasam da gevezeliğimi denetlemeye çalışıyorum. O yüzden özet geçeyim. Ataları kundaklanmış, ezberi alkışlanmış, denemesi ayıplanmış kuşakların, beyninin neden gelişemediğini, neden Türkiye’den bilim, sanat, bilişim, ekonomi, her neyse ne, hiçbir alanda yaratıcı çıkmadığını anlayamayanlara, bu ülke için arzulanan geleceğin nasıl yaratıldığını somutlaştırarak göstereyim.

Bknz şekil 1a: Bu fotoğrafları dün televizyondan çektim.

9 Temmuz 2016

GERİ