GERİ

Irkçılık ile milliyetçilik ayrı şeyler midir?

Miami de “Küçük Havana” diye bir mahalle var, tam ortasından da 8. Cadde geçiyor. Miami’nin en çok bilinen caddesi budur desem abartı olmaz. Rengarenk bir cadde. Her anlamda rengarenk. Duvarları dükkanları rengarenk boyalı. Çöp kutuları bile renkli desenli. İnsanları da renkli, davranış biçimleri de. 8. Caddede bütün görüntüler renkli... Cümbüş bir yer. Bu caddede güzel Küba lokantaları var. Meşhur Küba purosunu elle sarıp satan dükkanlar var. Bütün turistik yerler gibi ıncık cıncık şeylerle dolu dükkanlar var. Sokak ortasında dans edenler var. Satranç oynayanların buluştuğu bir kahvehane var. Miami’ye gelenlerin görmeden dönmediği yerlerden biri burası: Little Havana ve Calle Ocho

Bu yıl Castro’nun ölüm haberi gelince, bu 8. Cadde bir azdı bir taştı ki sormayın. Deyim yerindeyse yedi gün yedi gece düğün dernek kurdu Küba’lılar. Bu coşkuyu görenin Castro’yu seven sadece bizmişiz diyesi gelir. Amerikan televizyonları kısacık haber geçti, Küba diktatörü öldü diyerek. Çok da üstünde durmadılar. Önemsizleştirmek içindi sanırım. Kübalılarınsa niye bunca sevindiklerini merak ediyor insan. Amerika’da yaşayınca beyinleri mi yıkandı diye düşünüyorsunuz ister istemez. Castro bir diktatör müydü gerçekten de öldü diye bu insanlar bu kadar seviniyorlar?

Venezuelalı bir kadın arkadaşım var. Tanıştığımızda Venezuela lafını duyunca gözlerim parladı. Mutlaka görmek istediğim ülkelerden biri dedim. Onunsa gözleri büyüdü. Ne yapacaksın Venezuela’da diye sertleşiverdi. Irmaklar, çağlayanlar, görülecek ne çok güzellik var ülkenizde deyince azıcık yatıştı ama gene de ekledi: Ne zenginliği, fakirlikten kırılıyor ülke. Sen de sakın gitme, çok tehlikeli bir yerdir Venezuela. Hırsızlık, cinayet diz boyu, can güvenliği hiç yok, örneğin benim arabam kurşun geçirmez zırhla kaplıydı, zaten araba alırken soruyorlar zırhlı mı istersiniz zırhsız mı diye, falan filan diyerek uzun uzadıya anlattı. Biz canımızı malımızı zor kurtardık, kaçtık. Ailem hala orada ama ben bu diktatör gitmeden bir daha Venezuela’yı görmeyeceğim bile, diye ekledi. Doğru mu bunlar? Hadi size böyle de turiste de mi aynı davranış, falan deyince ben, uzaydan mı geldin sen, der gibi suratıma baktı.

Onunla konuşurken anladım, Amerika’daki Kübalıların Castro’ya karşı olan duygularını. Venezuela başkanı ölse, o da burada davul zurna çalacaklardan biri çünkü. Tek fark, o yakındığı rejimin bizzat tanığı, tam da içinden geliyor. Florida’daki Kübalılarsa ikinci kuşak. Hiçbiri Castro’yu görmemiş bile. Küba’da Castro rejimi ele geçirdiği sırada doğmuşum ben. Devleti benimle yaşıt diye Küba’yı ayrıca seviyorum. 1959 yılı, toprak ağası Kübalıların ülkelerini terk ettikleri yıl aynı zamanda. Castro rejimi hepsinin mal varlığına el koyup, ya böyle yaşarsınız ya da istediğiniz yere çeker gidersiniz deyince, en yakın yer olan Florida’ya gelen o kodamanların çocukları bu sevinenler. Ebeveynleri bu devrimi beklemedikleri için, mallarını mülklerini önceden satamamış, ceplerine ne doldurabildilerse onunla gelmişler Florida’ya. Amerika onlara kucak açmış açmasına ama geride bıraktıkları mallarda akılları kalmış elbette. Çocuklarını bu etki altında büyütmüşler demek ki. Burada kendi adlarına bir mahalle, o mahallenin 8.

Cadde dışında gözden ırak köşelerinde de epeyce bir Kübalı malikanesi var. Zengini gene çok zengin. Ancak Florida’daki Kübalıların hepsi zengin değil. Pek çok Kübalı burada işçi. Ancak işçi bilinci olmayan işçiler bunlar. Çünkü malikane sahibi olanlar kadar onlar da sevindirik oldular Castro ölünce.

Tanıdığım bir başka hanım da Rus göçmeni. O da tıpkı Trump gibi kendini bir göçmen olarak tanımlamıyor, sapına kadar Amerikalı hissediyor. Çünkü kendisi değil ailesi göçmüş vakti zamanında. 70 yaşlarında ama hala pek güzel bir kadın. Çok da çirkin bir kocası var. İlk bakışta göze çarpan bu tezat yüzünden olmalı, kocasını öve öve bitiremiyor. Adamınsa ağzı var dili yok. O nedenle bu övgüleri hak edip etmediğini bilmiyorum. Ancak kadın sürekli adamın gözlerinin içine bakıyor. Öylesine tutkun. İkisinin de ikinci evlilikleri imiş. Birinci eşleri ölmüş. Yaşlılıkta ABD’de herkes yapayalnız. O nedenle midir acaba bu tutku diye anlamaya çalışıyorum. Asıl anlamaya çalıştığımsa kadının ABD tutkusu. Amerika’ya olan aşkı kocasına olan aşkından bile büyük. Onun bu aşkı aramızda oluşmaya başlayan dostluğu da bitiriverdi ya zaten.

Rus göçmeni olduğunu söylemiştim. Ailesi vakti zamanında Rusya’dan kaçıp ABD’e sığınan Yahudilerden. Rus devrimi sırasında pek çok zengin Yahudi ABD’e geliyor. New York’u New York, sonrada ABD’i ABD yapan asıl bu Rus Yahudileri zaten. Hem teknoloji hem para hem de çalışkanlıkları ile pek çok şeyi değiştiriyorlar ABD’de. Daha doğrusu bizzat oluşturuyorlar. Amerika’nın meşhur endüstri devriminin en önemli lokomotifi o Rus Yahudileri. Bugün ABD’de yaşayan çocukları ve torunları da ABD hayranı ve Rusya düşmanı.

Beni de bilirsiniz, sigara düşmanıyım. Bu güzel Rus hanım da öyleymiş. Amerikalılar pek sigara içmezler ama Fransa’da falan çok içiliyor, sizin ülkede durum nedir diye sormasaydı da aramız açılmayacaktı. Bizde de çok içiliyor, dedim ve ekledim: Amerikalılar artık çok içmiyorlar ama bize satıyorlar. Bunu duyunca suratı değişti. Ben devam ettim. Biliyor musunuz bizim ülkede satılan sigaraların hemen hepsi Amerikan şirketlerinin. Dünyanın diğer ülkelerindekiler de öyle, dedim. Hiç cevap vermedi. Dostluğumuz da o anda bitti. Şimdi beni görünce yolunu değiştiriyor. Değiştiremezse de ben yokmuşum gibi bakışlarını üstümden aşırıp, ileriye doğru bakarak beni görmezden geliyor.

Bu çok güzel, çok eğitimli, yaşam deneyimi çok yüksek, Rus kökenli Yahudi kadının birinci eşini bilmiyorum ama şimdiki kocası bir zenci. Hem de kömür karası olanlardan. Demek ki o bir zenci ayrımcısı değil. Ama sigara satanlar Amerikalılar deyince delleniyor. Ülkesine (yani ticaretine) laf söyletmediğine göre çok milliyetçi.

O milliyetçi ama ırkçı değil…

Beriki Venezuelalı ama yurtsever değil…

Ötekiler Kübalı ama Castro’cu değil. Çoğunluğu işçi ama bilinçli değil…

Sınıf bilinci olmadan bakınca, insanı anlamak mümkün değil…

Özetle; konu para olunca, insan davranışlarını çözmek hiç de zor değil.


9 Haziran 2018

GERİ