GERİ

Corning veya Paşabahçe

Corning, Amerika’nın kuzey doğusunda, New York eyaletinde minik bir kasaba. Ünlü bir müzesi var. O müze sayesinde canlı bir turizmi var. Turist olmayı marifet saydığımız için biz de gittik. Bir müze için onca yol gidilir mi derseniz, kesinlikle gidilirmiş. İyi ki gitmişiz. Yaratılan güzelliklere bayıla bayıla gezdik. Paşabahçeyi ana ana gezdik. Paşabahçe’ye üzüle üzüle gezdik. Akılsızlığımıza yerine yerine gezdik. Dövüne dövüne döndük.

Corning şimdi bir butik şehir. Ünlü bir caddesi var. O caddede de birbirinden şık butikler. Butik deyince aklınıza giysi değil Paşabahçe gelsin, çünkü bunlar cam eşya butikleri. Çoğunun övünerek sergilediği cam eserler Steuben. Her birinin fiyatı birer servet. Ya da onun kopyaları ki onlar da birer şaheser. Onlara bakarken aklımızda hep Paşabahçe’den kovulup İtalya’ya sığınan ve bu sayede de Moreno adasını camın cenneti yapan sanatçılar vardı. Medeniyetler beşiği Anadolu’nun cama da analık yaptığı gerçeği ve de 3 bin sene sonrasında ….

Frederick Carder, 1863 de doğmuş bir İngiliz. Okumayıp ailenin seramik atölyesine çırak olmuş. Çanak çömlek işinden hoşlanıyor. Zamanla bu konunun eğitimini de alıyor. Cam konusunda ilerliyor. İyice ilerliyor. Sonra da ver elini Amerika. Vee 1903 tarihinde Corning de Steuben cam endüstrisini kuruyor. (Steuben yerleşimin adı, isim aslında kurucu baronun adından geliyor). Şehirde zaten cam işi yapanlar var. Ortaklıklar ayrılıklar el değiştirmeler falan derken 100 küsür sene boyunca Stueben cam, yeniliklere imza ata ata ilerliyor.

Corning, Chemung nehri kıyısında bir yerleşim. Pek kayda değer bir özelliği yok, cam endüstrisi dışında. Cam, bin sekizyüzlü yılların sonunda parlayan yıldız. Cam deyince aklınıza sadece bardak, vazo, pencere falan gelmesin. Tahmin edemeyeceğimiz kadar çok şey camdan yapılıyor ve gelişen pek çok endüstri cam ürünleri kullanıyor. Ben sadece ampul, izocam ve fiber optik diye hatırlatma yapıp çeşit meselesini geçeyim. Cam endüstrisinin bu şehirde kurulması rastlantı değil, coğrafya, kimya ve bilumum bilimlerin gereği. Nehir kıyısında oluşu taşıma kolaylığı için. Bu kasaba parmak gölleri diye bilinen ilginç bir coğrafi oluşumun güneyinde. Bu göller buzul çağı sonrasındaki büyük erimelerin dağları deşmesi ile oluşmuş, nehirler de öyle. Bu nehirler ve göller, girişimci Amerika kafası ile birçok yerde kanallarla birleştirilmiş. Bu sayede su içinden binlerce kilometre yol almak mümkün olmuş. Fabrikanın ana makinaları New York şehrinden yüklenip bu kanallar sayesinde nehirler göller aşıp buraya taşınmış zaten. O kanallar sayesinde karanın ortasında üretilen herhangi bir ürünü okyanusa kadar eriştirmek mümkün olmuş. Eee kendiliğinden olmamış tabii, oldurulmuş. Cam sanayiindeki gelişmeler ekonomik patlama dönemiyle çakışmış, sonuçta bu cam işi almış yürümüş. Corning cam 45 bin, evet evet kırk beş bin kişinin çalıştığı devasa bir işletmeye dönüşmüş. Amerikan cam endüstrisinin yanı sıra cam sanatı da bu şehir sayesinde altın çağına ulaşmış...

Corning cam müzesi harika. Müze binası iki mimar tarafından özel tasarlanmış. Bina hem çok güzel hem de çok işlevsel. Sergiledikleri ise onca yıl boyunca üretilen sanat eserlerinden ibaret değil. Cam teknolojisinin pek çok ürününü, televizyon ekranından yalıtıma, aydınlatmadan fiber optik iletime varana kadar varana kadar, aklınıza gelen gelmeyen pek çok ürününün hem örneklerini hem de teknolojisini sergiliyorlar. Üstüne üstlük camın tarihindeki (Anadolu dahil) örnekleri de sergiliyorlar. Work shop atölyeleri ve üretim showları ile de her yaş ve kültürden insanı kendine çekmeyi beceriyorlar. Bu müzede bebekler de eğleniyor, özürlüler de. Salaklar da oyalanıyor dâhiler de feyz alıyor. Çok başarılı bir müzecilik örneği. (Aaaah Beykoz ahhhh…)

Corning de bir de Rockwell müzesi var. Rockwell vakti zamanın tüccarı. 1933 de şehre gelip dedesinden kalma dükkanda çalışmaya başlıyor. Mağazası zamanla her şeyi satar hale dönüşüyor. 1972 yılında nehir taşıp şehri su basınca perişan olan binalardan biri de tarihi belediye binası. Belediye yapamayacak durumda olduğu için binayı Corning cam, 1 dolara satın alıp elden geçiriyor. Sonra da müzeye çeviriyor. Birkaç kez adı değişse de Rockwell ve eşinin biriktirdiği 2500 Steuben eseri dahil, ailenin kişisel koleksiyonlarına bu müze ev sahipliği yapıyor. Bana kalırsa çok da kayda değer bir müze değil. Zaten hali hazırda geçim sıkıntısı çekiyor. Gene de bu müze de görmeye değer. Zaten Corning cam müzesi ile bu müzenin biletleri kombin satılıyor. (Gidip ikisini de görmek harika. Göremeyecek olanlar hiç değilse sanal ortamda gezseler bile harika. Ne de olsa artık Google var)

Özetle, girişimcilik sayesinde bir kasaba yoktan var edilmiş ve var olmayı sürdürüyor. Bu sayede Kristal şehir ünvanı ile anılan Corning, hem dünyanın en büyük cam endüstrisine hem de dünyanın en büyük cam müzesine sahip. Bu varlığı pazarlayarak turizme takla attırıyor: Bir müze için bir şehre turlar düzenleniyor...

Öte yanda bir de Paşabahçe gerçeği var. Sanatçıları kovulan, işçileri sokağa atılan, binası dahil bütün mal varlığı peşkeş çekilen, sahilindeki limanı perperişan yeni talanları bekleyen, önemli bir marka olmuşken ve dünyanın en önemli markalarından biri olabilecekken yok edilen Paşabahçe camın hazin hikayesi var…

Paşabahçe gibi çok önemli bir ulusal değerin hangi girişimciler tarafından nasıl yok edildiğini hatırlayarak, onca güzelliğin içinde acı çekmek de bizim alnımızın yazısı...

Değerlerin yaratılması için, her şeyden önce var olanların yok edilmemesi gerektiğini, kime nasıl anlatabiliriz diye kafa yormaktan başka çıkar yol var mıdır bilemiyorum.

Daha ne kadar zaman el alemin aklına bakıp bakıp dövüneceğiz, kestiremiyorum.


7 Temmuz 2018

GERİ