GERİ

Papa nedir, kurban ne?

İsrail yeni kurulmuş, durumundan memnun olmayan dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler İsrail’e göç etmeye başlamış. Bir Rus Yahudi’sine sınırda memur soruyor, bu kucağınki de nedir, diye. Yahudi’nin cevabı ortalığı çınlatıyor. Bu ne demeyeceksin yoldaş, bu ne demeyeceksin. Bu kim diyeceksin. Bu aziz insan, bu Rusya’yı kurtaran muhteşem zat. Ne Rusya’sı, bu bütün dünyayı kurtaracak olan Lenin. Ben, o hep yanımda olsun istiyorum ki bir an bile olsa onu unutmayayım : Bizim ki bu mihvalde propagandaya devam edince, memur pes ediyor, tamam tamam be adam, diyor. Bizimki kucağında büst, Rusya’dan çıkıyor. Aynı sahne bu kez İsrail sınırında yineleniyor. Memur soruyor: Bu kucağındaki de ne böyle? Bizim ki gene kükrüyor. Bu ne demeyeceksin, bu ne demeyeceksin. Bu kim diyeceksin? Bu adam var ya bu adam, bu Rusya’yı mahveden adam. Ne Rusya’sı, bu dünyayı mahvetmeye niyetlenmiş adam. Bu insan müsveddesi Lenin’i ben hep yanımda taşıyorum ki onu ve kötülüklerini bir an bile unutmayayım…Tamam tamam, anladık diyor memur. Bizimki kucağındaki büstle İsrail’e giriyor. Akrabaları gelişi onuruna bir yemek düzenliyor. Bizimki yemeğe büst ile gidiyor. Sofranın başköşesine de koyuyor. Bu da kim böyle diye soruyorlar. Bizim ki sırıtarak cevap veriyor: Bu kim demeyeceksiniz kuzenlerim, bu kim demeyeceksiniz. Bu ne diyeceksiniz. Bu ne? Bu büst, tam tamına 20 kilo saf altın.

İşte o yüzden dostlarım, soruyorum ben de, Papa nedir?

Vatikan’ı gördünüz mü bilmem. Görmedinizse, ömrümde altın gördüm demeyin. Dayanamayıp sokak diliyle söyleyeceğim, altın denilen şeyi, mıçmış sıvamışlar. Hani Arap yağı bol bulunca diye bir deyimimiz var ya işte bu Vatikan da altını bol bulunca durumunda tam olarak. O nedenle Yahudi’nin büstü de ne, asıl altın demek Papa demek.

Vatikan bir avuç bir devlet. Gerçekten bir avuç. Ne kadar büyük ve görkemliyse de avlusu ile birlikte bir saraydan ibaret bütün devlet. Altı üstü bir saray yahu. Dünyanın en çok altınına sahip devleti o. Dünyanın en çok sözü dinlenen devleti de o. Olmazmış gibi geliyor ama olmuş işte. O sarayda oturan adam, sadece öbür dünya ile ilgili fetvalar vermiyor. Erkekler istemedikleri karılarından ayrılabilir mi? Kadınlar istemedikleri bebelerini aldırabilir mi? Ülkeler istemedikleri göçmenleri sınırlarından kovabilir mi? Aç gözlü devletler, istedikleri devleti işgal edip yağmalayabilir mi? Bu ve benzeri dünyevi konularda o ne diyecek diye (o devletin başkanının yani Papa’nın) ağzına bakılıyor. Papa ağzını açınca dünyanın dört bir yanındaki ülkeler, dediklerini virgülüne bile dokunmadan manşetten aktarıyorlar. Dünyanın dört bir yanındaki hıristiyanların kemale erenleri mutlaka Vatikanı ziyarete gidiyor. Saatlerce kuyrukta bekleyip içeri girince de birazcık sarayın bahçesinde, birazcık da garibanların gözleri zeng

inlik görsün diye açık bırakılmış sarayın koridorlarında dolanıyorlar. Papayı uzaktan bile görmek, ancak binde bir mümkün olabiliyor, nerde kalmış huzuruna çıkmak. Onun makam kapısını ancak dolar valizleri açıyor. O kadar parayı veren elbette Papanın elini öpebiliyor.

Eeee oldu mu yani şimdi? Tamam, dünyanın büyük çoğunluğu hıristiyan, onların da bir tek Papaları var. Eee dünya zenginlerinin çoğu da hıristiyan. Öyleyse onların biricik din devletleri de böylesine zengin oluversin, ne var ki bunda. Ama öyle demeyin. Sayıca çok azınlıklar falan ama sonuçta hıristiyanlıktan önce Musevilik (Yahudilik) sonra da Müslümanlık (İslam) var. İster öncüyü ister sonuncuyu değerli bulun, her ikisinde de böyle bir zengin devlet ve de devlet başkanlığı yok. Öncekilerin, yani Yahudilerin öz ülkesine İsrail’e ben gittim gördüm, vallahi billahi yoksullar. Gerçi zenginleri zaten İsrail’de yaşamıyor, bütün dünya bizim deyip onlar yolunu bulmuş görünüyor ama hadi onları boş verelim, sonrakilerden yani bizimkilerden ne haber?

Sahiden yahu, neden Müslümanların öyle görkemli bir babaları yok. Allah’ın bile dilini kutsayıp kitabını Arapça indirdiği o Arap amcalarımızda petrol bol, para çok, altın da gani gani ama bütün Müslüman alemine baba olmayı beceren bir tek Arap şeyhi yok.

Ama olsun, biz çılgın Türkler varız ya. Sonradan olma olsak da biz de Müslümanız. Bütün sonradan olanlar gibi çok da fanatiğiz. Eee görkemli sarayımız da var. Öteki dünyadan haberi olan, bu dünyanın da bütün sorunlarına kafa yoran, her bir derde aklı eren bir de başkanımız var. Daha ne bekliyoruz ki. Onların “Papa”sı yani “Baba”sı varsa bizim de “İmam”ımız yani “Kılavuz”umuz, yani “Yol Gösteren”imiz yani “Fetva verenimiz” neden olmasın ki. O saray ve de başkanlık boşuna mı inşa edildi sanki?

Her şey biraz zaman gerektiriyor hepsi o. Biraz tarih biliyorsak biliriz ki o Papalık makamı da öyle kolaycacık, kansız dövüşsüz kurulmadı. Papalığın/Vatikan’ın kabulü için az entrika döndürülmedi, az buz kelle giderilmedi. Eeee, biz de tarihten öğreniyoruz işte. Aşama aşama gidiyor, dinimizin hükümdarlığını adım adım tesis ediyoruz. Müjdeler olsun ki İslamın Ulu Önderliğine doğru ilerliyoruz.

Siz, yoksa İslamın birliğine ve Müslümanın hükümranlığına karşı mı duruyorsunuz?

Uyanık Yahudi’nin kucakladığı altını kıskanıp, Vatikan önündeki kuyruğu turistik bulurken iyiydi ama değil mi?

Çifte standardın anlamı yok.

Kurban keserim, kesemezsem bile bayramını kutlarım, imamı ve külliyesini ise lanetlerim demekle bu iş olmaz, olmayacak.

“Papa nedir, kurban ne” soruları cevaplanmadan, bu konu kapanmaz, kapanmayacak.

Geçmiş BAYRAMınız ve bütün KURBANlarınız KUTLU, İmam’ınız da size LAYIK olsun.

25 Ağustos 2018

Yazının Facebook'taki bağlantısı.

GERİ