GERİ

Alfabeler ve Sesler

Babalar kızlarına sevdiklerinin isimlerini takmaya meyyaldirler ya benim ismim de bir şarkıcıdan gelmeymiş. Ellilerde Nevin adında meşhur bir şarkıcı varmış... Ama ben doğduğumda babam uzaklarda olduğu için nüfus kaydını yaptıran dedem adımı Pakize diye yazdırmış. Onun Pakize diye bir sevdiği mi var mıymış öğrenemedim çünkü dedem bu davranışını Pakize adı Kuran’da geçiyor Nevin de neymiş diye gerekçelendirmiş. Ne babam Pakize’yi kabullenmiş ne de dedemin bana bir tek gün Pakize demişliği var. Belki de onun ilham kaynağı Pakize’sine benzemediğim için yaptığını unuttu gitti, kim bilir. Ancak alem unutsa da kalem unutmuyor; bu Pakize kaydı döne dolaşa başıma dert olmayı sürdürüyor. Örneğin yabancılar adımı Paekiz diye okuyorlar. Cilt rengim de tutuyor, adımın telaffuzu da benziyor; kendimi Pakistanlı sanmaya başladım bile.

Biliyor musunuz Arapçada p sesi hiç yokmuş. Araplar bütün pe leri be diye söylüyorlar. Ama şimdi aklıma geldi, herkesin (bebeklerin de) papa dediğine biz niye baba diyoruz. Yoksa aslen Türkçede pe sesi yok mu? Bunu bir düşüneyim. Aklıma ilk akla gelen pazar kelimesi Türkçe değil. Pazar ilçesi bile var diyen Lazlara da öz dillerinin Türkçe ile alakasızlığını hatırlatmayayım şimdi…

Neyse, bu Türkçe p sesi konusunu uzmanlarına ve meraklılara havale edip kendi pe-me geri döneyim. Kuranı ben baştan sona defalarca okudum, içinde olmadığını biliyorum ama Araplara da sordum. Arapçada da Pakize diye isim yokmuş. Dedemin kuyruklu yalanı benim de başımın kuyruklu belası olmuş işte. Ne çok insan, ne çok davranışını Kuran’ın içine sığdırıveriyor böyle. Üstelik dedem dindar biri bile sayılmazdı.

Taktım mı ben şimdi bu “pe” ve “be” seslerine. Nasıl takmayayım, meğerse ben “ve” derken “we” diyormuşum. Bir dil uzmanı pat diye yüzüme karşı söylemese, 60 senedir haberim yoktu. Elin Arabı pe diyemiyor derken sen de “ve” diyemiyorsun dendi, iyi mi? Düşündüm, çabaladım, bulamadım. Aradaki farkı anlayamadım. “We” sesi ile “ve” sesi arasında hiçbir fark yok bana göre. Kulağım her ikisini de tıpa tıp aynı duyuyor. Oysa farklıymış ve ben bütün “v” lere “w” diyormuşum. Üstelik bütün Türkler (Kürtler değil) böyle yapıyormuş. Üstelik birçok başka Avrupa dilinde de v sesi yerine w sesi kullanılıyormuş, tıpkı benim yaptığım gibi. Üstelik insan, kendi beyninde o sesin karşılığı olmadığında, yerine başka bir ses kullanınca aradaki farkı anlayamıyormuş, tıpkı benim gibi. Tıpkı benim we-lerimi ve-leştirmeye kalkışanların muratlarına erememeleri gibi ben de arkadaş olduğum bir Arabın be-leştirdiği pe-lerini düzeltmeye boşu boşuna uğraşıyormuşum. Yoksa bizim “ Arabın” lafında olduğu gibi p leri uladığımızda b leştirmem

izin altında da aynı gerçek mi yatıyor? Tamam tamam, konu uzmanına havale.

Havale iyi de, gel de takma şimdi bu ses meselesine. Gene döndüm dedeme. Bana hiç Pakize demedi ama Nevin de diyemedi. Nevim derdi hep. Okulsuz Abazaların birçoğu da adımı Nevim diye söylerdi. Düzeltirdim düzeltirdim de çocukken, hala Nevim demelerine çok kızardım. Baştaki N çıkıyor da sondaki N niye çıkamıyor ağızlarından anlayamazdım. Bu durumun Abazaların ana dillerinden kaynaklandığını anlamam çok uzun sürdü. Abaza olmayanların da özelikle telefonda adımı hep yanlış anlamalarını özelikle sondaki n harfini duyamayışlarını yıllarca anlayamadım. Bazı kulakların yani bazı beyinlerin, bazı sesleri duyamadıklarını bilmiyordum ki.

Şimdi düşünüyorum da İngiliz İngilizcesi kullananların, kelimenin başındaki re-leri pek güzel söylerken kelimelerin sonundaki re-leri tümüyle yutuvermelerinin ve sondaki re-leri pek güzel vurgulayan Amerikan İngilizcesine sahip olanların, o anlı şanlı Oxford İngilizcesi ile dalga geçmelerinin nedeni de bu muymuş? Ya İngilizlerin re-si ile dalga geçen Amerikalıların kelimelerin içindeki bütün t seslerini d diye söyleyişlerine ne demeli? Dedemin Nevimine de bak sen, amma evrensel bir derdin dertlisiymiş bu Nevim. Vayy canına …

Ben bu ses meselesini daha çok bir alfabe meselesi sanıyordum. Örneğin Abazaça’da 63 farklı ses var ama latin alfabesi 27 harf ile kısıtlı. Bu örnekten hareketle sözlü dilin zenginliği yazılı dile yansımıyor sanıyordum. Doğruymuş da gene de yanlışmış. Öncelikle ses zenginliği bu kadar çok olan Abazaça değilmiş de bir diğer Kafkas dili olan Adıgece imiş. Ayrıca sorun, alfabe sorununa kısıtlı falan da değilmiş. Bazı halkların dilinde bazı sesler hiç yokmuş. Örneğin Japoncada da “Le” sesi yokmuş. Onlar da bütün “Le”lere “re” diyorlar, bizzat duydum tanığım. Konuşmayı ilk öğrenirken bazı bebelerin Le sesini bazılarının da re sesini çıkaramayışına da tanığım. Sonradan yani geç ve güç olarak beceriyorlar. Bazıları sonradan da pek beceremiyor. R sesi çıkarma eğitimi alan Beyaz gibi ünlüleri duymuşsunuzdur. R başta olmak üzere bazı sesleri çıkaramayışın yaygınlığını bilirim de nedenini hiç anlayamamıştım. Döndüm dolaştım gene evrim meselesine geliverdim…

Irklardan ve mutasyonlardan girip evrimden çıkarak konuyu uzatmayacağım. Zaten Japonların olmayan le sesi falan diyerek uzağa gitmeye de gerek yok. Örneğin Türkçe’de de “j” sesi kesinlikle yok. Türkler Necla, Necat, cilet, candarma, şarz falan der. Zaten içinde je sesi olan Türkçe kelime de yok, olanların hepsi ithal. J sesini güzelce çıkaranlar da kökü dışarda olanlar yani Balkan ve de Kafkas göçmenleri. Yerlilerden de Araplar, Ermeniler, Rumlar, Kürtler vb.. Türkçe alfabede j harfi oluşuysa hata. Hakların kardeşliği kapsamında eklendi desem kuyruklu yalan olacak. Alfabenin harflerini seçenler keşke o kafada olsalardı, o takdirde X ve W harflerini de atmazlardı. Neyse işte, Cumhuriyetin yenilik telaşından kaynaklanmış bir hatadır deyip geçelim. Ancak, anlaşılan o ki je sesi üstünden Türklük testi yapmak mümkün. Şüpheliye bir Nejla dedirtmek bile yeterli. Diyebilen yandı. Kökeni kaypak ırkçılara malzeme olsun diye duyurulur.

Uzun lafın kısası: Benim, doğru çıkaramadığımı bile bilmediğim bu “ve” sesi üzerine daha çok kafa patlatmam gerekecek. Adımdaki v harfinin w olduğunu kavramam da zor olacak. Nevin olsun Pakize olsun, elin insanına adımı doğru söyletme gayretine de son versem iyi olacak. Sonuçta herkesin dili de, sesi de kendine göre.

Bütün seslerin özgürce seslendirilebildiği, hiç kimsesinin ötekinin sesini kendi sesi ile örtmediği bir dünya dileğiyle.

7 Eylül 2018

Yazının Facebook'taki bağlantısı.

GERİ