GERİ

Açık kapı politikası

Kuzeylerde hala kar yağıyor. Hep sıcak olan buralarda bile hava rüzgarlı, yağmurlu ve serin. İyi ki serin çünkü arabamın kliması bozuldu. Camlar açık gidiyorum; ses ayrı sorun, rüzgar ayrı. Yağmur yağmaya başlayıp camları kapayınca da nemli hava yüzünden içerisi hamama dönüyor. Boşuna dememiş Nasrettin hoca, bana damdan düşeni getirin diye, ben de bu hafta ayırdına vardım posta şirketlerinin araba kapılarının neden devamlı açık olduğunu. UPS, FedEx gibi posta şirketlerin kamyon kapıları hep açık. Acaba kapıları yok mu diye düşünmeye bile başladım. Bu kamyonlar o kadar çok ki ortalıkta, aslında açık kapıyla seyahat ettiklerini görüyor merak ediyordum da sonra unutuyormuşum. Nedenini yaşayınca anladım. Aslında Google’a sordum, niye bunların kapıları hep açık diye. “Bir araç bir saatte ortalama 90 paket bırakıyor evlerin kapılarına. Çok hızlıyız, bizim için en önemli şey zaman. Araba kapısını açıp kapatmak çok büyük zaman kaybı, o nedenle açık bırakıyoruz” demişler. Oysa bu şirketlerin ODA30 denilen standart araçlarında klima yokmuş ve teneke kutu şeklindeki bu araçların içinde cehennem sıcağı oluşuyormuş. Üstelik ülkede açık kapılı araba ile seyahat etmeyi yasaklayan bir yasa yokmuş.

Türkiye’den gelen bir delikanlı ile tanışmıştım. Öğrenciydi ve Amerika’da yaşamak için bir yol arıyordu. UPS şirketine şoför olmayı kafasına koymuştu. İyi para veriyorlar, bir yandan çalışır bir yandan da kazandığım para ile öğrenciliğimi burada sürdürürüm, diyordu. Amerikan şirketinde işe alındığında vize almak çocuk oyuncağı. Delikanlı Türkiye’ye geri döndü. UPS’de işe hemen girmiş olsaydı ona sorardım, işe başlarken imzalattıkları sözleşmede, arabanın kapısının açık olmasından kaynaklanabilecek kaza ve hastalık durumlarında herhangi bir tazminat talebim olmayacaktır, diye bir madde var mı diye. Bir kaza ya da hastalığın, kişinin çalıştığı şirket ile ya da hizmet üreten herhangi bir devlet ya da özel kurum ile alakası varsa, ciddi miktarda tazminat ödeniyor ABD’de. Böyle bir şikayetle gelecek müşterileri, televizyon reklamları ile davet eden, hatta provake eden, canavar avukatlık büroları her köşe başında. Bu tazminat işi ABD’de tam bir sektör. İş böyleyken, beş yüz bin (evet yarım milyon) çalışanı olan, alanında dünyanın bir numarası olan bir şirket, her iki taraftaki kapısı açık arabalar ile sürücüsünü işe gönderebiliyorsa, sırtını sağlam yerlere dayamış olmalı. ABD böyle işte, yasalar her şeyin üstünde. Kapısı açık araba ile seyahat etmek serbest, çünkü yasa ile yasaklanmamış. Sürücüler, zatürre mi olurmuş, kaza mı geçirirmiş, yüz felci mi boyun tutulması mı gelişirmiş kimin umurunda. Sonunda o araca sürücü olmak için bekleyen çok, dünyanın öbür ucunda, Türkiye’de bile.

Kapitalizmi ufak ufak anlamaya başladım. Yasaya uyduğun sürece istediğini yapabiliyorsun. Yasaları da hükümetler değil bizzat şirketler yapıyor, tersine bir görüntü oluşturulsa bile. Zaten son yıllarda işler iyice değişti, global şirketler, hükümet perdesinin sahne arkasında oynamaktan sıkılmışlar, bizzat sahneye çıktılar. Trump dönemi, bütün dünyada bu dönüşümün dönemi. Artık şirketler yararına hareket edecek politikacılar iktidara getirilmiyor, bizzat şirketler iktidardalar. Dünyanın her bir yerinde, tüccarlar iktidarda artık. Aracıyı aradan çıkarmaya karar verdiklerini kavramam zaman aldı. Jacques Peretti’nin “Dünyayı Değiştiren Gizli Anlaşmalar” kitabı, bu konudaki bilinç bulanıklığımda eşik değeri oluşturdu, artık daha net görebiliyorum açık kapı politikalarını.

Arabamın klimasına gelince, tamirci maceram roman olur ama anlatmayacağım. Sonuçta bana çıkarılan klima tamir maliyeti iki bin küsur dolar. Bu rakam gözlerimi yuvalarından uğratınca, servis görevlisi, haklısınız büyük para, dedi. O yüzden, bence size yeni bir araba verelim, diye ekledi… Zaten dedikodusunu duymuştum ama sözünü ettiğim kitabı okuyunca iyice anladım ki, sadece klima değil arabanın kendisi de, sadece arabalar da değil, üretilen her türden bütün mallar, kısa sürede bozulmak ve tamir edilmemek üzere üretiliyormuş artık. Bu karara uymayan yani dayanıklı mal üreten şirketlere, diğer şirketlerin yok edici yaptırımları varmış. Dünya ticaretinin yeni dönemi, bunu gerekli değil, zorunlu kılıyormuş. Bu kurala uymayana kesinlikle ekmek yokmuş. Bozulan klimam sayesinde dersimi aldım. Daha geçen sene son modelini almış olmasına rağmen, yeni çıkan I-phone’u satın almak için sabahın köründe kuyruğa girenlere, artık hiiiç mi hiç kızmayacağım.

İnsanı yok sayan, daha çok kar etmenin önündeki bütün engelleri, maskelemeye bile gerek duymadan, açık açık yok etmeyi marifet sayan, bu açık dönüşüm dönemi, dünyamıza da ülkemize de hayırlı olsun. Ben gençliğimde bir kapitalizmi bir de emperyalizmi öğrenmiştim. Globalizm denilen şeyi de ileri yaşımda yeni yeni öğrenmekteydim ki bu en yeni aşamaya erişildi. Bunun adını bilen bana da öğretsin.


30 Mart 2019

Yazının Facebook Sayfasındaki bağlantısı.

GERİ