GERİ

Papaya Çekirdekleri

Aslında son senelerde Türkiye’ye de ithal ediliyordu ama Papaya benim Amerika’da tanıştığım bir meyva. Uzak kıtaya göçmem yüzünden yeni öğrendiğim yiyecekler içinde en sevdiklerimden biri. Çelimsiz bir ağaçta yetişiyor ama kocaman bir meyva. Kavunun boyuna çekmişi gibi. Çok kalın olmayan bir kabuğun içindeki kalın etli meyvası hem çok aromatik hem çok lezzetli. Tadı ve kokusu en çok kavunu andırıyor ama armudu, şeftaliyi ve başka bazı meyvaları da sanki hep beraber barındırıyor içinde. Anlayacağınız ben Papayayı çok sevdim. İçindeki çekirdekleri atmaya kıyamayıp kurutmaya niyetlendim. Becerirsem bahçemde Papaya ağacı yetiştireyim diye. Çekirdekleri çok parlak siyah renkli, yusyuvarlak birer mercimek gibi. Üstelik bir tek meyvada avuç dolusu çekirdek var. Ayırıp kağıt havluya yaydım. Gidip gelip bakıyorum, aynı parlaklık aynı canlılık sürüyor, kurumuyor bu çekirdekler. Dakikalar, saatler değil günler geçti, gene kurumadılar. Yaşama dirençlerini kırabilmek için, bu kez bir tasa aktarıp ağzı açık olarak buzdolabına koydum. Arkada kalmış unutmuşum, üç beş gün sonra ne göreyim, hala çoğu kurumamış dipdiri durmuyor mu? Dışarı çıkarıp incelemeye başladım. Nedir bu çekirdekleri böyle diri tutan. Elime alıp baktım, eski tombalaklıkları kalmamış epeyce doku kayıpları var, küçülmüşler ama hala canlılar. Buzdolabında diğer şeylerin nemini emiyorlar herhalde, deyip yeniden kağıda yayıp açıkta bıraktım. Evde 24 saat klima çalışıyor. Makinadan ıslak çıkardığım çamaşırlar bir saati bulmadan tamtakır oluyor. Bu çekirdekler kurumamakta direniyor. Ne oluyor, nasıl oluyor bu iş, yaman meraklandım. Yeni bir Papaya daha kestim. En taze çekirdekler ile eskileri kıyaslamaya giriştim. Baka baka sonunda keşfettim. Bu çekirdekler, kümelenerek birbirlerine yapışma eğilimindeler. Birini ayırıp yukardan bırakınca hoppp, gidip bir başkasına yapışıveriyor. Sanki mıknatısın çivileri çekmesi gibi birbirlerine çekimleri var. Ayırıp uzaklaştırınca manyetizasyon gibi gerçekten birbirlerini çekiyorlar. Tıpkı mıknatıs gibi sadece birbirlerinden uzaklıkları artınca bu çekim gerçekleşemiyor. O mini minnacık taneleri tek tek ayırıp uzak uzak koyunca kuruyorlar. Yakın olanları ise derhal birbirlerine yapışıyor ve böylece kurumaları engelleniyor. Tıpkı atomların kovalan bağları gibi, sanırım aralarında kimyasal bir etkileşim oluşarak birbirine çekiyor. Bu sayede de nasıl oluyorsa oluyor, su kaybı engellenerek canlı kalıyorlar. İnanılmaz bir şey bu. Bir meyvanın içindeki tohum neden kurumamak için bunca yöntem geliştirmiş olsun ki? Sonuçta kuruyarak üremez mi çekirdek dediğin? Papaya çekirdeğinden öğrenecek çok şey var ama kime sorsam, nereden nasıl öğrensem acaba?

Greata’yı tanıdınız mı bilmem. Greta Tintin Eleonora Ernman Thundberg, 2003 doğumlu bir İsveçli velet. Bizim basın pek haberini yapmadı ama bir açık deniz teknesinden bakan yaprak kıpırdamayan yüzünü çoğunuz sosyal medyada görmüşsünüzdür. Sevimliyse de donuk bakıyor. Mimikleri silik ama dünyanın en önemli mesajını taşıyor 16 yaşındaki bu surat. Şu ana kadar koca dünyada onun söylediği şeylerden daha önemli hiçbir şey söylenmedi çünkü. Onun sözleri ve eylemleri kadar hiç bir şey etkilemedi şu yalancı dünyayı, üstelik etkisi yayılarak büyüyor gün be gün. Bu kızı ailesi ortalığa sürdü sanmayın. Annesi opera şarkıcısı, babası aktör. Kendisinin dediğine göre ilk kez 8 yaşında duymuş iklim belasını ama 11 yaşında kavramış. Kavrar kavramaz da insanlara küsmüş ve susmuş. O zaman tanı konmuş ona zaten. Greta sadece bir tek konuda konuşuyor: dünyanın geleceği. Anne babasına vegan olmaları hayvan katletmemeleri için baskı yapıyor. Uçağa binmemeleri için de. Uçak korkusundan değil karbon izi bilincinden. Facebook sayfasında iklim sorunlarını anlatıp eyleme çağırıyor herkesi. Ben iklim bilimcisi değilim, onların söylediklerini anlatıyorum sadece, diyor. Kimse onun çağrısına yanıt vermeyince okul saatlerinde gidip parlamentonun önünde oturmaya başlıyor. Üç hafta boyunca bütün okul saatlerini bu oturma eylemi ile geçiriyor. Okula gelmek yerine bu konularla uğraşmasına öğretmenleri kızıyor. Onu okula döndürmek için herkes elinden geleni yapıyor ama dünya yok edilirken okulda öğretilenlerin ne anlamı var, diye direniyor. Düpedüz eylemci oluyor, kendi kendine.

Greta çok az konuşuyor, o da gerektiğinde. Ancak gerekenleri söylüyor, gerektiğinde. Onun için gerçekler siyah ya da beyaz. Dünya ya yok edilecek ya da kurtarılacak elbirliği ile. O nedenle sokakta, yollarda. Konuşmalarından bir kitap yapıyor Penguin yayınevi. “Hiç kimse küçük değildir, değiştirmek için” kitabın adı. Bu kitabın geliri ile bir fon kuruluyor. Başka eylemlere, organizasyonlara ilham oluyor yaptıkları ve söyledikleriyle. Bütün dünyada “Greta Thundberg etkisi” diye anılan bir akıma neden oluyor.

Kaz dağları siyanürlenirken, Muzur dağları zehirlenme kuyruğuna girmiş bekliyorken, Karadeniz Akdeniz Ege alev alevken, Sinop Mersin siyanürü hafif bulup radyoaktiviteyi tercih ederken, dereler kurumuş, nehirler zehir taşırken, zehirlenmiş toprağın havası herkesleri kavururken, ocağına kanser ateşi düşmeyen kalmamışken, Hiroşima günlerine geri sayılırken, edindiği minicik kazancın başarısı ile bayram edenler "direnişlere destek vermek gereksizdir" diye grup kararları alırken, ben Papaya çekirdekleri ile uğraşıyorum.

Dünyaya kefen biçenler ise her yerde tam gaz çalışıyor. Cehennem ateşi Brezilya’da Kolombiya’da alev alev; dünyanın ciğeri Amazon ormanları yanıyor. Hindistan, Çin tutuşmuş, ahalisi aman Allah kaçacak delik bulamıyor. Kuzey kutbunun buzulları eriyor ama yangını söndürmek için değil bu sular, bütün kıyı şehirlerini basıp yok etmek için. Nuh tufanına geri sayım da başladı da hepsi bu kadar olsa iyi. Alaska buzullarının beyazlıklarına kar yerine plastik kristalleri yağdığını keşfetti bilim insanları. Meğerse o tertemiz sandığımız el ayak değmemiş buzullar tıka basa plastik tozuyla dolmuş. Plastiğin bunca ufalanıp toza dönüşmesi yüzyıllarca sürüyor, varın sonun başlangıcının ne zaman başladığını siz tahayyül edin. Henüz parçalanamamış plastiklerin tonlarcası, trilyonlarcası okyanuslarda yüzüp duruyor: Bu kirliliğin yarattığı tahribat, deniz canlılarının bütün soyunu sopunu tehdit eder boyutta. Bu gidişle balıklar gidici, buzullar gidici, ormanlar ağaçlar gidici, sular gidici, tarım hayvancılık zaten çoktan mevta, bir tek biz varız kalıcı. Ne yiyip içecek, nerede barınacaksak gayri. İnsanlar, kurdukları bu top yekün yıkım düzeninin kendilerinin de yok oluşunu hazırladığını anlayamadan, gündelik hayhuyu sürdürmeye devam ediyor. Bir yeni yetmeyse, açık denizde küçücük bir tekneyle yolculuk yapıyor, haftalardır, inatla, dirençle.

Şimdiki kuşak diye diye kendilerine methiyeler yazanlara inat, bazı çocuklar aktif iklim eylemcisi oldular. Bu düzen böyle sürmeyecek, yakında yok olacak, diyor onlar. Biz büyünce de yaşamak istiyoruz, diyorlar. Kendilerine yaşayacak bir dünya kalabilsin diye, büyüklerine rağmen harekete geçti çocuklar. Greta, gelmiş geçmiş en etkili eylemci. Tek başına çıktığı dünyayı kurtarma yolculuğunda, şimdi milyonlarca (evet milyonlarca) çocuk eşlik ediyor ona. O dünyanın en önemli sözlerini söylüyor. Büyünce yaşayabileceği bir dünya olsun diye uğraşıp didiniyor. O bir Asperger. O nedenle mimikleri künt, o nedenle az lafla konuşuyor. Bu sakat kızı mı dinleyeceğiz diyor, para uğruna doğaya yaptığı kötülükler bir bir ortaya dökülen bir güney Amerikalı politikacı. Bir sakat kızı mı dinleyeceğiz yani? Greta cevap veriyor. Bak, dinlediniz bile. Bu bizim güçlü ve haklı olduğumuzu gösteriyor, sizin değil.

Dünya Greta’yı dinliyor. Greta tam bir senedir konuşuyor. Meselenin vehametini sağır kulaklara anlatıyor. Onun damıtılmış sözleri dünyanın en güçlü sesine dönüşmüş durumda. Onu önce çocuklar duydu. 2019 Martında, dünyanın dört bir yanında, tam 125 ülkede 2 milyona yakın öğrenci, iklim felaketine dikkat çekmek için okul kırıp meydanları doldurdu. İklim grevi yayılıyor, meşrulaşıyor çocuklar sayesinde. Bu eylemin gücü ile Greta, Dünya Barış Ödülünü aldı. Asperger’in şanına uygun olarak, o dur durak bilmeksizin yoluna devam ediyor. Asperger iletişim sorununun adıdır bir anlamda. Greta iletişimin şahını gerçekleştiriyor tek başına. Ben tek başıma ne yapabilirim ki, diyenlerin inadına.

Greta, benzin/mazot kullanmayan, kendi enerjisini kendi üreten bir tekne ile devasa dalgalarla boğuşarak, okyanusta seyahat ediyor, Şimdiki rotası New York. 20 Eylül haftasında iklim konferansında konuşmaya gidiyor. Çocuklara aferin demek, onları alkışlamak yetmez, artık sıra büyüklerin harekete geçmesinde diyecekmiş 20 Eylülde ve bütün dünyada iklim eylemleri başlayacakmış ardından.

Dünyanın ısınmasını durdurabilmek için bilinçli olan herkes bir şeyler yapacak önümüzdeki ay, yapmalı da zaten. Kimi petrol şirketlerinin pompalarının önüne yatacak. Kimi bu şirketlerdeki yatırımlarını geri çekecek. Kimi ağaç dikecek, bulabildiği her yere. Kimi meydanları dolduracak, yürüyecek, bisiklete binecek, şarkılar söyleyecek. Plan yapan yapana. Türkiye’de de çocukların oluşturduğu benzer bir hareket var, bir kız çocuğunun başı çektiği. ( Atlas Sarrafoğlu 11 yaşında) Onlar da plan üstüne plan, eylem üstüne eylem yapıyorlar, göbekçi basının yansıtmadığı. Ne yapılsa az, dahasına gerek var diye, kim ne yapabiliyorsa onu yapsın diye, Maraton meşalesini o müstehzi gülümseyişli çocuk taşıyor, aylardır. New York zirvesinde konuşacak o. 20 Eylül’ü sakın unutmayın. O gün tarih yazılırken, payınıza düşeni yapmaktan da sakın ha geri bırakmayın kendinizi.

Meydanlar ne işe yarar ki diye düşünenler varsa hala diye, ben de Papaya tohumlarının fotoğraflarını paylaşıyorum işte. Papaya çekirdeklerinde olanı anlayabilmek için. Dalından koparılmış da olsan, tam ortadan kesilip korunaklı yuvandan yoksun bırakılmış da olsan, bir araya gelince, birbirine yaslanınca, sırt sırta verebilince sağ kalınabileceğini, yoksa kuruyup gitmenin kaçınılmaz olduğunu bana Papaya öğretti diye. Ben 20 Eylül günü Papaya ağacı dikeceğim dikebildiğim her yere. Aynısını yapmak isteyenler olursa diye başkalarına da tohum dağıtmaya başladım bile. Nazım Usta uyarınca; yetiştirmeyi beceremesem bile, hiç değilse bir umudum olsun, yaşama dair diye.

Greta’nın kendinden büyük laflarından biri ile bitirmek istiyorum: ‘Eviniz yanıyormuş gibi hareket etmenizi istiyorum, çünkü yanıyor!’


31 Ağustos 2019

NOT:İklim hareketi 2019 aktivitelerini bilmek isterseniz, bu adreste özeti var.

Yazının Facebook Sayfasındaki bağlantısı.

GERİ