GERİ

Bunalmak yok eğlenmek var
(Bu yazının Koronayla âlâkası bile yok)

20 Mart benim kız kardeşimin doğum gündür. Tarih de öğrenemem, benimki dâhil herkesin de doğum gününü unuturum ama onunkini unutamam çünkü o çocukken doğum günüme tam bir ay kaldı biliyor musunuz diye başlar, tekrar tekrar hatırlatarak doğum gününü yani hediyesini asla unutturmazdı. Şef Billie’nin 1944 yılının 20 Mart’ında doğduğunu öğrenince tarihi kolayca öğrendim. Şefi de öyle.

Bu şefi televizyon ekranında görünce şaşırdım, anlattıklarını dinledikçe şaşkınlığım daha da arttı. Görüntüsüne şaşmam tamamen renginden. Tipi yerlileri azıcık andırıyorsa da adam bembeyaz. Seminole kabilesinin lideriyim diyor ama Vietnam savaşında askerlik yaptığını anlatıyor. Sağ elinin bir parmağı yarıdan kopuk, sol elini de masanın altında hareketsiz tutuyor, ya o eli de kesik ya da felçli. Belli ki savaş gazisi, bu nasıl Amerikan yerlisidir hiç aklım almadı. Anlattıklarına şaşırmamsa bambaşka nedenlerle. En iyisi baştan anlatayım.

Florida’nın asıl yerlisi olan Seminole kabilesi farklı klanlardan oluşurmuş ve evlilikler de klanlar arasında olur, kendi klanından biriyle evlenilmezmiş. Bizim Bilie “Kuş” klanından Agnes adındaki bir kadının oğlu olarak doğmuş. Klanın yerli doktoru bebeği götürüp Florida bataklığında ölüme terk etmiş. Çünkü babası J.W Barnett bir beyazmış. Üstelik Agnes’in hamile olduğundan haberi bile olmadan çekip gitmişmiş. Kuş kabilesinde bir beyazın çocuğunu büyütmek istememişler. Ancak annesi Agnes ile Yılan kabilesinden olan arkadaşı Betty, Everglades denilen bataklık alanda araya araya bebeği bulup geri getirmişler. Zaten anaerkil olan kabilede, bir daha bu çocuğa dokunan olmamış, hatta annesi o daha 9 yaşındayken ölünce kabilede birçok aile sırayla bakımını üstlenmiş. 14 yaşına geldiğinde timsah avlayıp turistlere gösteriler yaparak ailesinin geçimine önemli katkılarda bulunmaktaymış. Yeni yetmeliğinde müzikle de ilgilenmiş, turist gezdirirken yerli dilinde şarkılar söylermiş, bir ara bataklık Rock’ı adıyla plaklar da yapmış. 19 yaşında Amerikan askeri kuvvetlerine katılmış, komando olmuş ve 1965 yılında Vietnam savaşına gitmiş. Dönüşünde farklı işlerde çalışmış ama asıl yanları açık üstü kapalı yerli evlerinden para yapmışmış. Yerli kültürüne merak salan beyazlara, kültürel turlar da düzenlerken, bir yandan da umutsuz ve gelecek beklentisiz Seminole gençlerine yönelik konuşmalar yapmasıyla ünlenmiş. Zamanla da kendi bölgesinin liderliğine yükselmiş. 1976’da Genel Konsüle seçilen ilk yerli olmuş.

Politikacılığı sayesinde Bingo kumarını el geçirmiş. O zamana kadar bir çok eyalette piyango çekilişleri ile para toplama adeti çoktan oluşmuşsa da kumar hala yasal değilmiş. O, kendi ıssız topraklarında Bingo oynatmaya başlamış, eyalet yönetimi baskın yapıp sıkıştırınca federal hükümete gidip şikâyet etmiş. Uğraşmış didinmiş ama sonunda yerlilerin topraklarında kumar oynanmasının yasallaşmasını sağlamış. “Benden önce yerliler hükümetlere bize daha çok ödenek ayırın diye yalvarıyordu tıpkı dilenciler gibi” diye anlattı televizyonda. “Paraya sıkışan hükümetlerin de ilk yaptıkları şey, yerlilere yaptıkları yardımdan kısıntıya gitmek oluyordu. Ben yerlilerin hükümetlerden para isteme meselesini bitirdim, kendi paralarını kazanmalarının yolunu açtım” dedi. Kumar işi Seminole’lere kazanç kapısı olunca, ABD’nin başka eyaletlerinde yaşayan diğer yerliler de aynı işe soyunmuş. Sonunda 1988’de “IGRA: Indian Gaming Regulatory Act” onaylanmış ki bu kumar hakkındaki ilk yasal düzenlemeymiş. Ancak Bilie karşı dava açmış, 1996’da kazanmış ve sayesinde kendi topraklarında kumar cenneti kuran yerliler zengin olmuş. Şimdilerde 434 yerli kabilesi yılda 33 milyar dolar kumardan para kazanıyormuş. Gerçi yerlilerin hakları adı altında kumar yasasını delen ve çok para kazananın sadece Billie ve onun gibiler olduğunu, bu gürül gürül akan dereden yerlilerin çoğunun pek de nasiplenemediğini söyleyenler de çok ama bu konu yazılı basında yok.

1970 ve 80’ler Miami için “Kokain Kowboyları Günleri” diye anılıyor. Miami’nin doğusunu ve güneyini oluşturan uçsuz bucaksız sulak arazinin ıssız sokaklarını pist olarak kullanan küçük uçaklar, kanallardan en dip köşeye kadar sokulan botlar/tekneler ile Güney Amerika ve adalardan ana kıtaya Kokain boşaltılmaktaymış. At yarışçıları başta olmak üzere pek çok işadamı ve de Florida Sahil Koruma Teşkilatı bu işlere bulaşmış durumdaymış. O günün en ileri teknolojisi radyo dalgaları ile haberleşen kaçakçıları durdurmak mümkün olmuyormuş. Üstelik Miami’yi Miami yapan o dönemin Kokain ticaretinden gelen paraymış.

Bizim Bilie, bölgenin sahibi olarak, yerel haktan bir askeri tim oluşturmuş. Daha doğrusu bölgeyi doğal olarak çok iyi bilen Seminole kabilelerinden bir ordu kurmuş ve Kokaincileri tek tek avlamaya başlamış. Böylece hem ününe ün katmış hem de onun kurduğu sivil ordu zamanla yasal polis gücü haline dönüşmüş. (Zaten Seminole’lerin diğer yerlilere tanınmayan bir çeşit özerkliği varmış, kendi toprakları olduğu gibi kendi polisleri kendi mahkemeleri kendi yöneticileri de var.) 2006 yılında Bil Corben adlı bir yönetmen “Kokain Kowboyları” diye bir belgesel çekerek bu Kokain kaçakçılığı konusunu dünya kamuoyuna duyurmuş. 1980’leden sonra Florida üzerinden giren Kokain ticareti bitmiş mi diye sorarsanız, benim kişisel cevabım kesinlikle hayırdır. 4 yıllık Miami ve civarına ait kısıtlı sokak deneyimim, ne Marihuana(esrar) ne de Kokain ticaretinin canlılığından bir şey kaybetmediği, tam tersine güçlenerek yoluna devam ettiği yolunda. Neredeyse her yerin sahil, her evin sahil kenarı olduğu, bu evlerin kapısında birer teknenin bağlı olduğu, her mahallede bir uçak pistinin bulunduğu, özel jetlerin ve helikopterlerin cirit attığı ve de dünyanın dört bir köşesinden parayı bulanın ilk koşup geldiği yer olan bir eyalette ve de ABD’nin bunca ekonomik krizine rağmen her gün yeni bir gökdelen inşaatının başladığı bu eyalette, zaten aksi eşyanın tabiatına aykırı olurdu ama gene de bu benim kanaatim, yazıya düşen bilgiler böyle bir şey söylemiyor. Biz dönelim gene Billie’e.

Billie, sadece Seminole’lerin değil, 3-4 milyon kadar oldukları söylenen bütün Amerikan yerlilerinin oluşturduğu bir birliğin 22 sene başkanlığını yapmış. (1979-2001) Cüba’nın Castro’sunu saymazsak, Batı dünyasının “seçilmiş” en uzun süreli başkanı oymuş. Ancak görevini kötüye kullanmak, para yemek ve cinsel sarkıntılık suçlarından açılan bir soruşturma sonucunda başkanlığı bırakmak zorunda kalmış. Örneğin, Billie sadece 3,5 senede tek başına 57 milyon dolar harcadı diye yakınmış bir delege. Devrik diktatör Marcos’un uçağı dahil, pek çok yatı, helikopteri, uçağı falan olan Billie, ben sadece kendime değil herkese harcadım, diye savunma yapmış. Dava uzun sürmüş ama şikâyetçiler şikâyetlerinden vaz geçince düşmüş. Üstelik haksız yere suçlamaya uğradığı için kendisine 600.000 dolar tazminat ödenmiş. O da sonrasında yeniden başkan olmuş. (2011-2016) Hastalanıp felç olunca bu kez başkanlığı kendisi bırakmış ama şimdi iyiymiş TV’de söylediğine yeniden aday olacakmış.

Bugünlerde Miami’nin medarı iftiharı bir gitar oteli var. Şekli sahiden de Gitar. 2019 yılı bitmeden açılan bu yeni otelin sahibi herkesin bildiği meşhuuur Hard Rock. Hani dünyanın dört bir yanındaki büyük şehirlerde mutlaka bulunan, duvarlarını Rock’ın Roll anı eşyaları ile donatan ve sırf hava olsun diye bile gidilen meşhur kafelerin sahibi. Hard Rock’ında sahibi de bu Seminole kabilesiymiş. Gerçi 1971’de iki Amerikalı tarafından Londra’da bir restoran olarak kurulmuş ama becerikli ortak Morton sayesinde kısa sürede hızla büyüyüp dünya çapında restoran ve otel zincirine dönüşmüş. Bu uluslararası zinciri de, kazandığı kumar paraları sayesinde Seminole Kabilesinin şirketi 2007’de, 965 milyon dolara satın almış. 2008’de Miami hükümetine 100 milyon dolar peşin vergi vererek Las Vegas tarzı masa oyunları oynatma izni için anlaşmışlar ve Seminole mülkü olan bir arazide kurdukları devasa bir kumarhane ile devasa şirketlerini taçlandırmışlar. 2018 yılında, Hard Rock’ın 74 ülkede 185 kafe, 25 otel ve 12 kumarhanesi varmış. Ünlülerce imzalı gitarlar dahil olmak üzere 80 bin parçayı aşmış olan Rock’ın Roll anılarını, hala satın almaya ve kafe ve otellerinde sergilemeye devam eden şirketi, Miami Hollywood’unda Gitar şeklindeki yeni gökdelen otelini de işte o Hard Rock kumarhanesinin yanı başında inşa ettirdi, ben buraya taşındıktan sonra. 1200 otel odasının yanı sıra devasa bir stadyum, 7 bin oturma yeri olan bir tiyatro salonu, devasa bir spası ve de yenilenen 13 bin metrekarelik oyun alanı olan kumarhanesi ile kendi başına bir kasabadan büyük bir oluşum bu. Gitar otel dahil (Las Vegastaki otel ve Londradaki bir kafe hariç) bütün otel ve kumarhane ve kafelerin hepsinin sahibi olan bu bizim Seminole Kabile Reisine şaşırmamak mümkün değil. Hard Rock şirketi kumardan her sene en az 1,5 milyar dolar kazanmaktaymış ve son beş sene de Florida eyaletine toplam 1 milyar dolardan fazla vergi ödemiş. Seminole kabilesi 4 bine yakın bireyden oluşuyormuş ki her sene bunlara toplam 128 bin dolar harcanıyormuş. Harcanan paranın çoğu da 18 yaş altı çocuk ve gençlerin yetişmesi için harcanıyormuş. Bölgedeki karayollarına bile adını veren, Forbes’e göre çok başarılı bir iş adamı olan Şef Billie’nin, ben de Bingo oynatacağım demesiyle başlayan sıfırdan tavana vuran başarısına şaşırmamak mümkün değil. Şimdilerde verdiği bir demeci görünce ise şaşırmama şaşmam gerektiğini anlıyorum. Vizyoner Billie diyor ki; şimdilik Marihuana ekip satmak yasak ama biz hazırız, sadece yasallaşmasını bekliyoruz, Seminole haklı Marihuana tarımına da, esrar ürünlerini üretip satmaya da hazır, tıpkı diğer Amerikan yerlileri gibi…

Avustralya’ya gittiğimde sokakta yaşayan şişko/dejenere madde bağımlısı Aborijinleri görünce çok üzülmüş ve sinirlenmiştim. Ancak, benim kanım şu ki Florida yerlileri onlar gibi sokağa düşmüş durumda değil. Sokaklarda bolca gördüğüm evsizler ya beyaz ya da siyah. Buranın yerlileri ise turistlere bataklık turu yaptırıyor, timsah eti satıyor, timsah pençelerinden yapılmış eldivenler pazarlıyorlar vb. Eğitim alanları, kariyer yapanları da var. Bana göre görüntü böyle ama istatistiklerine bakınca durum hiç de göründüğü gibi değil. Amerikan yerlileri Amerikan ortalaması ile kıyaslandığında, daha erken ölüyor, sağlık hizmetlerinden daha az yararlanabiliyor, daha çok kalp hastası ve kanser oluyor. Kadın ve bebek ölüm oranları çok daha yüksek. Daha çok sigara içiyor, daha çok alkol ve uyuşturucu özelikle de esrar kullanıyor, daha çok intihar ediyorlar. Ekonomik olarak da ortalamanın çok altında gelir düzeyine sahipler. Bazı yerli kabileler yok olmuş, bazıları da yok olmak üzere; kuzeyde ormanlık bir alana sıkış(tırıl)mış can çekişiyor. Akıl almaz büyüklükteki Hard Rock şirketinin akıl almaz büyüklükteki kumar gelirinin bu yerli Amerikalılara ulaşmadığı kesin. Adını taşıdığı Seminole’lere ne oranda ulaştığı ise benim için muamma, çünkü onların da eğitim düzeyleri, uyuşturucu kullanım oranları, ölme ve öldürme istatistikleri berbat ama gene de diğer yerlilerden daha şanslı durumda oldukları belli.

300 milyonluk Amerikan nüfusu içinde 3-4 milyonluk nüfusla minik bir oranda yer alan Amerikan yerlilerinin sağlık ve ekonomi istatistiklerini öğrenince, Seminole’leri kurtaranın gerçekten de Billie, yani kumar parası olup olmadığını düşündüm düşündüm ama cevabı bulamadım. Televizyonda kendisini gördüğüm için, bu konuda tek bildiğimse, bütün kariyerine ve parasına rağmen, James E. Billie’nin de Amerikalıların yanlış yaşam âdetlerinden kendini kurtaramamış olduğu, çünkü hem aşırı şişko hem iki kez kalp krizi geçirmiş, hem baypasslı hem de sol tarafı felçli bir adam o.

Amerika’da öğrendiğim iki önemli gerçek şu: Birincisi; zengin Amerikalılar gelişmiş sağlık teknolojileri sayesinde kolay kolay ölmüyor ama bu sürünerek yaşadıkları gerçeğini değiştirmiyor. İkincisi; iyi para kazanıyorsan, o paranın kaynağını soran sorgulayan yok. Yeter ki oyunu kuralına göre oyna. Ne alıp sattığın sadece seni ilgilendiriyor, devletse sadece alacağı paydaya bakıyor. Vergini ödediğin sürece rahatsın. Özgürlük ülkesi bu Amerika vesselam.


1 Nisan 2020

NOT: Meraklısına otele online erişim.

Yazının Facebook Sayfasındaki bağlantısı.

GERİ