GERİ

Çerkez Kadınlar-5
Efsane Çerkes Kızları-Nüket Doğruel

"Efsane Çerkes kızları" yazı dizimizin beşinci bölümünde ABD'de yaşayan Nüket Doğruel'le konuşuyoruz:

-Kendinizi tanıtır mısınız; nerede doğup büyüdünüz, eğitiminiz nedir...?
İstanbul’da doğdum. İlk, orta, lise eğitimimi İstanbul’da, üniversiteyi Ankara Hacettepe’de tamamladım. Anadolu, Yıldız Teknik, Atatürk Üniversitelerinde eğitime devam ettim. Turizm, pedagojik formasyon, ekonomi, adalet ve hukuk alanlarında eğitim aldım. Çalışma hayatıma turizm ile başlayıp, uluslararası ticaret, finans ve borsa alanlarında devam ettim. Bu konularda mezuniyet sonrasında da pek çok eğitim ve belge sahibi oldum.
İngilizce, Almanca biraz da İtalyanca biliyorum. Kendini her koşulda ve durumda geliştirmek, öğrenmek ve öğretmek temel prensibim. Gülmek güldürmek, mücadele etmek, küllerinden doğmak; işte o benim…
İkiz oğullarım var. Hayatın bana kattığı en güzel şey onlar…

-Şimdi neredesiniz ve ne yapıyorsunuz?
Michigan’da yaşıyorum. Amerika’ya ilk 22 yıl önce gelmiştim ama devamlı burada yaşamıyordum. 2 senedir sürekli buradayım. Uluslararası iş geliştirme ve proje yönetimi alanında hizmet veriyorum.

-Michigan da yaşamaktan memnun musunuz, hangi açılardan?
Michigan çok güzel bir şehir. Göller bölgesi ve romantik bir yer diyebilirim. Burada üniversiteler var ve yasam çok rahat. Büyük bir Arap birliği ve yerleşkesi var. Bu bizim için avantaj oldu. Diğer bölgelerde yeme içme sorun olurken burada olmuyor çünkü Orta Doğu’ya özgü her şey bulunuyor. Benim için tek ve en önemli sorun çok soğuk olması. Kışları çok soğuk ve karlı, yazlar da kısa sürüyor. Sert hava şartları yüzünden arabalar da çabuk eskiyor, karın altında çürüyorlar. Durum böyleyken burası Ford’ un kalesi aynı zamanda, yani araba cenneti…
Michigan insanı şaşırtan, zorlayan, sevindiren enteresan bir şehir. Çok şey öğretti bize…

-Kafkas halklarının hangisindensiniz? Bilmek ve benimsemek açısından kendinizi bu kültürün neresinde konumlandırıyorsunuz?
Kafkasya göçmeni Adigelerdeniz. Boyumuz da Abzeh. Anneannem tarafından İzmit’in Uzuntarla ve Yanık köyündenim. Babam ise Saray Bosna göçmeni Adapazarlı bir Boşnaktır. Babamı çok erken kaybettiğim için tamamen Çerkes kültürünün içinde büyüdüm. O yüzden kendimi kültürün tam içinde hissediyorum.
Anneannem Mediha Bengal Çerkesce konuşur, çok güzel mızıka (akordeon) çalar, dans eder ve harika Cerkes yemekleri yapardı. Özellikle de Haluju meşhurdu. Haluj uğraştırıcı bir yemek olduğundan, yapıldığında bir çeşit şölen havası oluşur. Ben çocukken Haluj yapıldığında herkes toplanır ve hep mutluluk olurdu. Ayrıca anneanneciğimin halujlari sorun çözücüydü: Sorun olan birileri olduğunda, herkesi haluj yemeğe davet eder, o arada da konuyu tatlıya bağlardı...Aaaa şimdi aklıma geldi. Anneannem “ahh ahh, biz eskiden ne çektik; soğuk pastayla (Çerkes pastası) ile süt içerdik derdi. Ben de “ya anneanne, senin ne çektik dediğine ben bayılıyorum, keşke her gün olsa da yesek” diyerek çok gülerdim.
Onların döneminde kaçarak evlenmek adettenmiş. Bu adet yaygın olarak bilinen kız kaçırmadan çok farklı. İki tarafın rızası ile gerçekleşen şiddet ile uzaktan yakından alakası olmayan bir gelenek. Çerkeslerin evlilik törenlerinin kuralları çok ve uygulamada epeyce zorlukları var. Kaçmak bütün bu uygulamaları bypass etmek gibi bir şey. O yüzden toplumun da pek karşı durmadığı bir adet. Ancak kurallar zamanla esnediği için kaçma adeti de artık kayboldu. Çerkes gençleri her zaman düğünlerde, eğlencelerde birbirleriyle rahatça görüşür ve dans ederler. Dedemle de bir düğünde tanışmış, kararlaştırmış ve kaçmışlar.
Anneannem akrabaları ile çokça görüşür, kültürünü tümüyle yaşar ve yaşatırdı. Ben de onunla bu ortamı yaşama fırsatı buldum ve çocuklarıma da yaşattım. Onlar da kültürümüze son derece hâkimler…

-Öyleyse Cerkes kültürünün kişiliğinizde belirleyici olduğunu düşünüyorsunuz.
Kesinlikle evet. Her zaman dik durmayı, vaz geçmemeyi, kritik her durumu stratejik olarak idare edip çözümlemeyi, misafirperverliği, insanları saygı ile severken aradaki mesafeyi de korumayı bana bu kültürün öğrettiğini düşünüyorum.

-Çerkes mutfağı hakkında ne söylemek istersiniz?
Çerkes mutfağını çok severim. Çerkeslerin uzun ömürlü olmalarında yemek alışkanlıklarının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Buraya yerleştikten sonra ve de Covidden dolayı artık Çerkes peyniri dâhil hemen hemen her yemeği yapabiliyorum. Çoğunu anneannemden öğrendiysem de Çerkes tavuğunu annemden öğrendim, o çok güzel yapardı. Ve dünyaya seslenmek istiyorum; lütfen Çerkes tavuğunu bizlerden öğrenin, o uyduruk şeyleri de Çerkes tavuğu sanmayın. Orijinal Çerkes tavuğu ve haluj bana göre efsanedir…

-Peki, Çerkes danslarıyla aranız nasıldır?
Harika… Orta okul ve lise yıllarımda derneğe gide gele biraz öğrendim… Anneannem harika dans eder ve mızıka çalardı demiştim ya onun bayrağını bizim ailede kuzenim Miray devralsa da ben de hayranlıkla izliyor ve bazen de katılıyorum. Favorim Absuva ve Kafe oyunlarıdır.

-Çerkes kültürünün en sevdiğiniz, kaybolmasını hiç istemediğiniz özellikleri nelerdir?
Kadın erkek ilişkilerinde korudukları beraberlik, ayrımcılık yapılmaması. Sevgi ve saygıya lafta değil gerçekten değer verilmesi. Komşu, dost ilişkilerinin aile ilişkileri ile paralel oluşu. Böylece insani ilişkilerin güzelliği, eşitlik ve saygı hiyerarşisi. Müthiş misafirperverlikleri. Ayrıca o muhteşem dansları, müzikleri ve yemekleri asla kaybolmasın. Bir de kültürün yaşaması demek dilin yaşaması demek. Gerçi ben az biliyorum, çok istememe rağmen tam olarak öğrenemedim ama Çerkescenin daha çok konuşulmasını ve kullanılmasını gönülden isterim.

-Çerkes kültürünün benimseyemediğiniz, keşke hiç olmasa dediğiniz özellikleri nelerdir?
Bu kültürün benimseyemediğim bir yanı yok. Sadece keşke daha yumuşak olsa dediğim bir yönü var. Kafkasya’da trafik lambası yoktur, büyükler geçerken trafik zaten durur, derler. Bu durum bazen gençler üzerinde baskıcı bir hal alabiliyor. Yenilikçiliğe de biraz daha açık olunmasını isterim.

-Bir sonraki kuşağa Çerkeslik nasıl aktarılmalı diye düşünüyorsunuz, bu konuda bir çabanız olur mu?
Öncelikle kendi çocuklarımı kültüre yakın olarak büyütüp öğretmeyi tercih ettim. Kültürün dil ile devam edeceğini düşünüyorum. Sevgili dayım Murat Acar ve çok değerli Vedat Eroğlu, İzmit’te Uzuntarla ADIGE Kültür Derneğini kurdular ve muhteşem şekilde yönetiyorlar. Bana da ihtiyaç olursa seve seve katılırım.

-Seçme şansınız olsaydı nerede yaşlanmak isterdiniz?
Madem bir kez göçtük, ata vatanımızdan göçmek zorunda bırakıldık, öyleyse nerede en fazla özgürlük varsa orada yasamak, çocuklarım neredeyse orada yaşlanmak isterim.

-Belirtmek istediğiniz başka bir şey var mı?
Yaşasın tam bağımsız Kafkas Halkları...

-Teşekkürler.

7 Mart 2021

Yazının Medya Günlüğü sitesindeki bağlantısı.

GERİ