GERİ

Irkçılığın Salaklığı ve Kurnazlığı

Yaşlı bir adam kaldırımda yürürken kapişonu ile iyice örtünmüş genç bir adam arkasından gelip saldırıyor. Hızla yere fırlattığı adam 85 yaşındaymış ve bu saldırı nedeniyle ölmüş. Bu görüntüleri gördüğümde uyuşturucuyla kafası bozulmuş olan bir bağımlının soygun amaçlı saldırısı sandım ama değilmiş. Genç adam yaşlı adamı uzak doğu kökenli olduğu için öldürmüş. Fareed Zakaria adında bir TV yorumcusu var ABD’de, onun programında gördüm bu ve benzer başka videoları. Fareed dedi ki Corona salgını sırasında ırkçılar 8200 kişiyi öldürmüş. Daha önceki yılların ırkçı saldırılarıyla kıyaslandığında ciddi artış varmış bu sene.

Amerika’nın malum başkanı her ağzını açtığında Çin virüsü diyordu. Sanki virusun milliyeti olurmuş gibi. Amerika, ekonomik açıdan hızla gelişen Çin’den öylesine korkuyor ki kötülemek için elinden geleni yapıyor. O emzik ağız karalamaların yuvalandığı koltuk gitti ama yarattığı yıkımın etkisi bitmiyor. Irkçı Amerika’lılar için Uzak Doğulu demek Çinli demek, Çinli demek de kötü demek. Hatta olmasalar daha iyi olur, demek. Böyle olunca da gücü kuvveti yerinde bir delikanlı, yolda kendi halinde yürüyen elden ayaktan düşmüş bir Uzak Doğuluyu görünce saldırmayı görevi sayıyor…

Irkçılığın ırkı yok. İtalya’nın Pizza kasabasında adını unuttuğum bir komşu kasabanın halkı için “en iyi … lı, bir Pizza’lının paspasında yatandır” diye bir deyimleri olduğunu duymuştum. Paspasta yatmanın anlamı öldürülmüş olmakmış. Bizim ülkemizde “en iyi Kürt, ölü bir Kürttür” diyen birilerini kulaklarımla duymuştum. Ülkeden ve ırklardan bağımsız olarak, iktidarı ele geçirenin diğerlerini yok etmeyi marifet zannetmesi bütün dünyanın en iğrenç hastalığı ve insanın hala insan olamadığının bundan daha belirgin bir kanıtı yok…

Kurnaz İngilizlerin kasten alıştırdığı Afyon ile yüzyıllarca uyuşuk uyuşuk yatan Çinliler sonunda ölüm uykusundan uyandı. Komaya sokulmadan önceki dönemlerde dünyanın en eski ve en eşsiz uygarlığını yaratmış olan bu halk, şimdiki zamanlarda dişini tırnağına takmış kaybettiği zamanı kapatmaya çalışıyor. Gerçekten çok ama çok çalışıyorlar. Başka şansları da yok. Yoksulluk bir yanda, hükümet baskısı öte yanda, çalışmayıp da ne yapacaklar. Ancak öyle planlı programlı ve öyle çok çalışıyorlar ki dünyanın ipleri ellerine geçmek üzere. Amerika’nın dayanamadığı da zaten bu. Çin virüsü lafı bu çekememezliğin ve ırkçı kurnazlığın simgesi. Irkçılık demek istisnasız olarak her zaman ekonomik çıkar demek değil mi zaten.

Bir de Çin aşısı var elbette. Çin, bu virüsü herkesten önce analiz etti, bütün öğrendiklerini bilim çevreleriyle paylaştı. Geliştirdiği baş etme yöntemlerini de tıbbi kılavuz yapıp dünyaya dağıttı. Bizim Sağlık Bakanlığı bile süreci o kılavuzun öğretisiyle yönetti. Yönetimi ne kadar becerdiği şüpheliyse de elindeki ilk ve kapsamlı başvuru kaynağı buydu. Çin kendi ülkesindeki salgını yani yangını “zorlayıcı yöntemlerle de olsa” çok çabuk söndürdü. Kendi derdi biter bitmez de solunum cihazları başta olmak üzere dünyaya büyük oranda maddi yardımda bulundu.

Bütün dünyada bu virüse karşı, bilimsel ortamda kayıtlı onlarca farklı aşı çalışması yapıldı. Bütün aşı çalışmaları ya bizzat devlet kurumlarınca yapıldı ya da devletler tarafından desteklendi. Bunlardan bazıları ipi önce göğüsledi. Çoğu yeni tekniklerle aşı geliştirirken, Çin klasik yöntemle aşı yaptığı için hem önce geliştirebildi hem de ucuza mal etti. Kocaman bir dev olan kendi ülkesini hızla aşılarken, isteyen ülkelere de üç-beş kuruşa bu aşıyı sattı. Yoksul bazı ülkelere ise ücretsiz gönderdi. Oysa diğer ülkelerin geliştirdiği aşılar yeni teknolojiyle üretildiği için ve de depolanması ve taşınması özel derin dondurucular gerektirdiği için, çok pahalıya mal oldu. İşin içine kazanç hırsı da girince bu aşıların fiyatı 10-35 dolar arasında şekillendi. Rusya’nın devlet kurumunda devlet memurlarınca geliştirilen yani düşük maliyetle ürettiği aşısı için bile geçerli bu. ABD’nin yeni patronu Biden aşılama için 2 trilyon dolar ayırdı…

Böyle bir pazar ortamında ağzını açan Çin aşısı diye dudak büküyor. Çin kökenli ise ucuzdur ve kötüdür önyargısı ile. Doğru; eğer bir mal Çin kökenli ise ucuzdur çünkü Çin’de en ağırından emek sömürüsü var. İşçiler boğaz tokluğuna (çoğu zaman tokluğuna bile değil açlığına) çalışıyor. Çin, dünya pazarını ucuzluğu sayesinde ele geçiriyor. Çin malı kalitesizdir diye de biliniyor ama en büyük ve en pahalı Batılı markaların yani en kaliteli diye bilinen bütün ürünlerin de Çin tarafından üretildiği bilinmezden geliniyor. Çünkü bu olumsuz propaganda Batılının işine geliyor.

Çinlilerin dünya sağlığına yaptığı en büyük katkı bunca ucuza ve hatta ücretsiz dağıttıkları Corona aşısıdır. Rusu, Almanı, İngilizi, Amerikanı kendi aşısını yaptı kullanıyor, parasını bastırana da satıyor. Peki Çin aşısı olmasaydı, Latin Amerika ve Afrika başta olmak üzere dünyanın geri kalan asıl çoğunluğu neyle aşılanacaktı acaba? Ülkem insanı, bir yandan ekonomik krizle boğazlanırken öte yandan ayaklarına kadar gelen aşıya beleş olduğu için dudak büküyor. Merak ediyorum, iki doz aşılanmak için kendilerinden 50 dolar falan istenseydi ne yapacaklardı acaba? Bir Allah’ın kulu çıkıp da sağ olsun şu Çin’liler demiyor. Nankörlüğün de böylesi…

Amerikan aşısı Moderna, Rus aşısı Sputnik, İngiliz aşısı Astra Zeneca, Alman aşısı Pfizer diye firma adıyla bilinir ve ülke adı asla anılmazken, Sinovac aşısı demek yerine ısrarla “Çin Aşısı” demenin “Çin Virüsü” demekten ne farkı var dersiniz?

Fırsatını yakaladı mı güçsüzün ensesine binen katil beyazın gücü gözümüzü öyle kamaştırıyor ki saldırıyı niye kapişonla yani kamuflajla yaptığını bile sorgulamıyoruz. Bunu sorabilsek saldırganın değil kurbanın saflarında olmamız gerektiğini anlayabileceğiz.

Barbaros Şansal’ın kulakları çınlasın: Kendi ırkçılığınızda boğulasınız.

30 Mart 2021

Yazının facebook bağlantısı.

GERİ