GERİ

Kovboy

Bu kelime akla ilk neyi getiriyor diye sorsam, Hollywood filmlerinden pek çok şey fırlar ki benim yaşımdakiler için bu John Wayne’dır. Kovboy deyince akla atlar, kementler, şapkalar, çizmeler, kahramanlık/özgürlük mücadeleleri, uzun elbiseli zarif kızlar, tekmeyle açılan bar kapıları, içkiler, sigaralar, daha neler neler gelir ama sığır gelmez. Oysa cowboy, sığır güden kişi yani bildiğimiz çoban demektir (cow: sığır, boy oğlan). Bir kovboyun bizim çobandan en önemli farkı sığır sürüsünü kangal köpek eşliğinde koşturarak değil de at üstünde kement atarak güdüyor olmasıdır. Çobanlık tercih edilecek iş değildir. Mesai saati bellisiz, insanlardan ve yerleşimlerden uzak, çok çalıştırıp az kazandıran bir iştir. Üstelik de adı üstünde (boy) sadece genç erkeklerin işidir. Elbette en yoksul olanlarının.

İç Batı Anadolu’nun şimdi hatırlayamadığım gözden ırak bir yaylasında ömrümde ilk kez bir kadın çobanla karşılaşmıştım. Pek de araba geçmediği için sürüsü yola da yayıldığından, bizim motorun sesiyle hayvanlarını toparlamak için dört bir yana koşturmasını görünce mola verip sohbet etmiştik. Dağ başında yapayalnız çobanlık yapması bize ürkütücü gelmişti ama bana iyi geliyor demişti. İnsanların yanında olduğumdan daha rahatım hayvanların yanında, demişti. Ayaküstü çektiklerini anlatmıştı. Güzel okuduğu halde kız diye okuldan alınması yüzünden ailesine ve insanlara küstüğünü, dağda bayırda dolanarak kendini oyalamasa hayatının çekilmez olduğunu anlatmıştı. Öyle aklı başında bir kadındı öyle de güzel konuşuyordu ki ister istemez kendimle ve yanımda yöremde yaşayan kadınlarla kıyaslamıştım. Hiç birimizden bir eksiği yoktu, hatta fazlası vardı. Bizden tek farkı, bizden başka bir yerde doğmuş olmasıydı…

Çoban da kovboy da erkek olur. Niye?

Kovboy, çoban gibi değil de bambaşka bir şey gibidir. Peki niye?

Artık ne çoban kaldı ne de kovboy. İyi de niye?

Çoban da kovboy da açık alanda otlayan hayvan sürüsünün yoldaşı ve bekçisidir. Artık hayvancılık açık alanda otlatmayı gerektirmiyor. Dört duvar örüp, ev diye kendimizi içine nasıl hapsettiysek, hayvanları da ahırlara hapsettik; artık biz de açık alanda dolanmıyoruz, hayvanlarımızı da dolandırmıyoruz. Biz de ot toplamıyoruz, hayvanlarımızı da otlatmıyoruz. Artık beslenmek demek, paket açmak demek. Kilit nokta bu: Paket.

Eskiden Hollywood cowboy filmleri çekerek, genç, yakışıklı, güçlü delikanlıların maceralarını izletirdi bize. Çünkü Amerika'da hayvancılığın sürmesi için sürüleri otlatacak diri gençlere ihtiyaç vardı ve boğaz tokluğuna bu ağır işi yaptırmak için onlara “yürü be koçum, en kahraman sensin, en güzel kızlar senin peşine düşecek” diye gaz vermek gerekiyordu. John Wayne’a servet kazandıran o filmler, yoksulluğa doğan ve yoksul kalması mecbur olan gençleri kovboy olmaya özendirmek için çekiliyordu. Artık ahırda paket açarak inek beslendiğine göre niye kovboy filmi çekılsin ki?

Köyünde mera, yaylalarında hayvancılık diye bir şey kalmamışsa, sığırı taa Arjantin’den, koyunu taa Avustralya’dan getirtiyorsan, köylü bu milletin efendisidir laflarını gevelemene de gerek kalmamıştır. En yoksulun payına da çobanlık yapmak değil avuç açmak düşmüştür.

Şimdi tavuklar da koyunlar da sığırlar da özel hapishanelerinde doğup, büyüyüp, öl(dürül)üyor. Bu günkü neslin bırak kendisini anası atası da bilmiyordu açık havada otlamanın ne demek olduğunu. Biz de mutfağımıza paketlenmiş olarak gelen etleri yerken kendimizi kendi hapishanemize kilitlediğimizin farkında bile değiliz. Kapımızı açacağımıza paketleri açıyoruz. Kendi hayatımızı da pakete soktuğumuza ayılamıyoruz.

Kovboy filmlerinin uçsuz bucaksız arazilerini hatırlıyor olmamız, korkutula korkutula tıkıştırıldığımız dört duvarın dışına taşmamızı sağlamıyor ne yazık ki. Hele bir nesil daha geçsin, gör bak sen, ahırda doğup ölen sığırın otlamayı bilmemesi gibi, bizim yavrularımız da yürümeyi bile unutmuş olmayacaklar mı?

Korona bahane, korkutmak şahane . Çünkü ahır dışındaki hayatı bilmeyen sığırı gütmek için ne bekçi köpeği gerekir, ne atlı kovboy, ne de kementle zapt etmek. Ahıra bir kere alıştın mı, yulara bile gerek kalmaz. Beynin kendi sınırını çizer ve kendi kendisini hapseder.

Bütün bunlar artık çok kolay. Hepsi bir “ tık”ın işi.

15 Temmuz 2021

Yazının facebook bağlantısı.

GERİ