GERİ

Aklımın Başıma Gelmesi İçin Düşmem Lâzımmış!

Bir süre evde değildim, dönünce yaptığım arka bahçe temizliği sırasında masamın dört sandalyesinin üçe indiğini gördüm. Bahçede koltuklarım da var, bir sandalye eksilmesinin hiç bir önemi yok. Benim açımdan zaten hiçbir malın pek bir önemi yok. Ancak bu işe gene de çok bozuldum. Çünkü birileri benim bahçeme girmiş ve bana ait olan bir şeyi almış. Bunu yapabilenin başka şeyler yapabilmesi de olası. Bu ciddi bir güvenlik sorunu. Neredeyse beş yıldır bu evde oturuyorum, ilk kez bir güvenlik sorunu yaşıyorum…

Aklıma hemen bahçeme bakan adam geldi. Ona tam yetki vermiştim. Kendi evi de bana çok yakın olduğundan ön kapıda arabamı görmediğinde kendiliğinden girip bahçemi suluyor, çiçeklerime bakıyor, sahipleniyor. Ondan başka bahçeme teklifsiz giren çıkan yok. Ancak sandalyeyi onun aldığına dair hiçbir kanıtım da yok. Gençliğinde hırsızlıktan tutuklandığını, 16 sene hapis yattığını anlatmamış mıydı bana? Hatamı çok ağır ödedim demişti. Üstelik akıllı uslu bir adam. Benim sandalyemi niye çalsın ki? Gene de içimden olsa olsa odur, başka kim olacak ki, diye düşünmeden edemiyorum…

Yan komşum bahçemdeki baykuş heykeli kayboldu, senin haberin var mı, deyince benim de sandalyem gitti zaten, diye hemen zırladım. Dur, ben kamera kayıtlarına bakayım, benim arka bahçe kameram senin tarafı da görüyor, deyince bambaşka bir sorunum olduğunu anladım. Ben onun kamera taktırdığının farkında bile değilim. Komşum evde yok, görebilecek başka kimse de yok sanarak arka bahçede rahatça güneşlendiğim zamanları anımsadım. Demek ki kamera kayıtlarından istediği zaman beni izleyebilirmiş. Salaklığıma yanayım…

Komşum, kamera kayıtlarına baktım, bahçene giren çıkan görmedim, dedi. Ama zamanı tam bilmediğim için kayıtların silinmiş olduğu günlerde çalınmış olabilirmiş…

Sonunda bahçeme bakan adamla konuşmaya karar verdim. İçimden o olduğuna emin olsam da asla suçlayıcı konuşmamaya niyetliyim. Durumu anlatıp, yakındım. Bu benim için kesinlikle bir mal meselesi değil, bir güvenlik meselesi, dedim. Sen üzülme, ben etraftaki bahçeleri kolaçan eder, kim almış bakarım, dedi. Belki parti marti vardır da emanet alıp geri vermeyi unutmuşlardır, diye ekledi. Bu adam zaten mahallenin muhtarı gibi. Bulup getireceğine ve de alana fırça çekeceğine o an ikna oldum ama sonra ses çıkmadı.

Bir gün arabayla onun evinin önünden geçerken yaşlı babasının kapının önünde oturduğunu gördüm. Göz ucuyla gördüğüm oturduğu sandalye benim sandalyeydi işte. İşim aceleydi, dönemedim. Ancak içimden bir güzel saydırdım. Sonra unuttum.

Bir gün aklıma düştü gene bu sandalye. Baktım adamın ön bahçesinde kapının önünde boş duruyor. Ancak gözüm o mesafeden tam göremiyor, bir türlü emin olamıyorum benimki mi diye, gidip bakmaya da cesaretim yetmiyor. Ya değilse ve adam kapıya çıksa da hayrola bahçemde işin ne dese ne diyeceğim ki. Fotoğraf makinemden yardım aldım. Zoomla fotoğraflayıp baktım. Benziyor ama değilmiş. İyi ki gitmemişim kapısına, rezil olmam bir yana, bir de adama hırsız muamelesi yapmış olacaktım. Üstelik aynı sandalye olsa da nereden bileceğim ki benimki olduğunu, sanki bana özel üretilmiş eşsiz bir şeymiş gibi…

Altı üstü bir sandalye, amma da taktım değil mi? Taktım vallahi. Adam muhtar gibi ya, bu mahalledeki güvenliğim de ona emanet, o yüzden yeniden açtım konuyu kendisine. Ben sana o zaman da söyledim yapmadın, çatıya hareket sensörlü bir kamera koymalısın, dedi. Biri, bahçene girdi mi bağırır, sen de rahat edersin, diye ekledi. Gerek yok, gizli bir kameram var zaten, ama sandalyenin durduğu köşeyi göremiyor, diye salladım. Eğer hırsız oysa ilerisi için sözüm ona gözdağı veriyorum, gizli kameram var diyerek. Yok yok, gizli kamerayla olmaz. Açıkça koy ki caydırıcı olsun, diye üsteledi. Bu adam ya çok profesyonel ya da sahiden suçsuz. Hiç üstüne alınmıyor baksanıza…

Yavvv, hırsız gelir de bir tek sandalyeyi niye alır? Ayrıca burası Amerika, insanların bahçesine girmek ciddi bir suç. Herkesin evi de silahlı. Bahçeme girdiği için vurdum, desen yasalar karşısında nefsi müdafaa yapmış sayılıyorsun, o yüzden uyuşturucuyla gözü dönmemiş olan hiçbir hırsız eve bahçeye falan girmez. Ayrıca girse alacağı bir sandalye mi olur? Arabamın kapısını kilitlemeden üstelik anahtarını üzerinde bırakıp uyumuşluğum var, evin kapısını aralık unutup yatmışlığım bile var. 5 senedir hiç bir güvenlik sorunu yaşamadım bu evde, bunca unutkanlığımla hem de. İyi de nerede benim sandalye öyleyse?

Sandalye kaybımın üzerinden aylar geçti. Bir gün arka bahçede arkadaşlarımla keyif yapıyoruz. Oturduğum sandalyenin tabanı aniden yırtılıverince yere yapıştım. Burası aşırı yağmurlu ve aşırı güneşli bir iklime sahip olduğu için bahçe mobilyaları da böyle kolayca çürüyor işte. Sandalyeyi alıp çöpe götürürken aklım başıma geldi. Ben daha önce bir kenarında ufak bir yırtık gördüğüm bu sandalyenin eşini aman bu yırtık yürür de oturunca sorun oluşturur diye düşünerek çöpe atmamış mıydım?

Onca zaman sandalyemi aradım, onca komplo teorileri kurdum, zavallı adamı sırf mahkûmiyet hikâyesini benimle paylaştı diye içimden suçladım ve hatta mahkum ilan ettim de sandalyeyi attığımı asla hatırlamadım. Sandalyenin eşi yırtılıp yere düşmesem, alt tarafımın betona çarpmasıyla beynim sarsılmasa daha da hatırlayamayacaktım.

Hep anlatıyorum. Benim beynimin sorunları çoktur, hele unutkanlıklarım destan olur, diyorum. Ancak bu beyinsel sorunlar az ya da çok herkeste oluşuyor, da diyorum. İnsan beyni oyuncudur, bize ne oyunlar eder, diyorum. Daha da ileri gidip, insan beyni salaktır, diyorum. Diyorum baba diyorum da kime diyorum. Kendi dediğimi kendime bile duyuramadığıma göre, bilmem ki niye kürek çekiyorum.

İmamın dediğini yap, yaptığını yapma, denmiştir. Siz de bu beyin doktorunun dediğini yapın; beyninize hele hele belleğinize hiç güvenmeyin. Ancak yaptığını yapmayın; çok açık kanıtlar olmadan kimseyi suçlamayı aklınızdan geçirmeyin. Siz siz olun, oyuncu beyninizin oyununa gelmeyin. Çünkü:

Beynin bellek mekanizmaları mükemmel değildir, epeyce kusurlu işler. Bu kusurların en temel nedeni beynin kayıt yapma işlemlerinin her bir aşamasında veri kaybı gelişmesidir. Öğrenme dediğimiz bu sürecin kusurlu oluşu hafıza sorunlarımızın tek nedeni de değildir. Öyle ya da böyle kayda alınmış olanların yeniden hatırlanması da sorunludur. Uykusuz olmak, uykulu olmak, aç olmak, fazla yemiş olmak, alkollü olmak, kahveli olmak, heyecanlanmış olmak, sıkıntıda olmak gibi pek çok faktör beynin çalışmasını ve hatırlama yeteneğini etkiler.

Gerekeni gerektiğinde hatırlayamamanın dışında benim sandalye örneğimde olduğu gibi upuzun bir zamana yayılan hatırlamama durumunda ise sorun bambaşkadır. Bu sorunu Google’da bir şey ararken yaşadığımızı benzetmek mümkün. Eğer aramayı uygun kelimeyle (keyword) yapmazsanız istediğiniz bilgiye erişemezsiniz. Aradığınızı bulamıyor olmanız, o bilginin kayıtlı olmayışından değildir, doğru biçimde aramayışınızdandır. Bu tıpkı kapıyı yanlış anahtarla açmaya çalışmak gibidir. Bu örnekte sandalyeyi çöpe attığımı hatırlamayışım doğru soruyu sormamış olmam yüzünden. Örneğin sandalye yerine mutfak bıçağını arasaydım, acaba yanlışlıkla sebze soyunca çöpüyle beraber mi attım, diye kendime sorabilir ve atarken fark etmemiş olduğum halde cevabı kolayca bulabilirdim. Oysa sandalye çöpe atılan bir şey değildir. Olsa olsa başka bir yere konabilir. O nedenle “başka bir yere mi koydum acaba” sorusuna cevap aradığım halde “attım mı acaba” sorusunu hiç sormadım. Bu soruyu sormayı ancak diğer sandalyeyi atarken hatırladım. İkinci sandalyenin atılması hiçbir zaman gerekmeyebilirdi ve o takdirde de ben asla hatırlayamazdım. Hatırlamayınca da beynimin bulduğu “o adam almış olabilir” şeklindeki uyduruk açıklama, bir süre sonra “o adam aldı” şekline dönüşecek ve hafızamın gerçeği olarak kalıcı inancım olacaktı. (Zaten inançlar böyle oluşur da şimdi konu o değil.)

Bu sorun bir sandalye ya da mal sorunu değildir. Bu sorun bazen hayatımızı karartacak kadar ağır sonuçları da olabilen kişisel yanılgılarımızı oluşturan gündelik beyin sorunlarımızdan sadece biridir. Faturayı başkalarına kestiğimiz “kişisel kusurlarımızın farkına bile varmadığımız” gerçeğinin sadece bir örneğidir. Bilsek de bilmesek de, biz pek çok zaman kendi beynimizin kurbanı oluyoruz.

Özetle, hatırlamak ancak doğru “keywordler”le aramakla mümkündür. Beynin ve hafızanın en önemli sorunlarından biri budur. İnsan aklının en önemli özelliklerinden biri kendine inanması ve güvenmesidir. Ben senin gibi değilim, ben olsam o sandalyeyi attığımı asla unutmazdım, diyorsanız muhtemelen haklısınızdır. Ancak biliniz ki çok iyi hatırladığınız bambaşka konularda aslında bal gibi de yanılmaktasınızdır. Gerçekten de insan belleğinin kişisel farkları boldur. Herkesin hafızası aynı değil. Üstelik kendi hafızamızın kapasitesi de hep aynı verimde değil. Ancak mükemmel bir hafıza yok. Herkes öyle ya da böyle bellek kusurlarına sahip. Beynimizin bellek dışında da bir dolu yanılgısı var, hem de herkeste. Bu gerçeği inkâr etmek yerine kabullenmek lazım.

Başkalarını tartmayı iyi beceriyoruz. Asıl tartmamız gerekenin kendimiz olduğunu bilsek de tarafgirlikten vaz geçmiyor, teraziye hile karıştırıyoruz.

28 Ağustos 2021

Yazının facebook bağlantısı.

GERİ