GERİ

Çocuk ve Seks Ticareti

Bir arkadaşım “çocuklarımıza yapılanlara ne diyorsun?” diye sordu, anlamadım. “Epstein meselesi” dedi gene anlamadım. O günlerde haber dinlemediğim için konuya fena halde Fransız kalmışım. “Bütün haber kanalları bunu anlatıyor” dedi ve hiç bir şeyden haberim olmadığından emin olunca da anlattı. Bu Ebstein denilen insan bozması Hatay depreminden sonra ortalıkta sahipsiz kalan çocukları kaçırıp Amerika’ya getirmiş ve küçücük çocuklarımızı seks kölesi olarak kullandırmaktaymış. Üstelik New York’ta bir Yahudi tapınağının altında kanallar bulunmuş. Bu dehlizlerde de minik yavrularımızı öldürüp kanlarını içiyorlarmış. Genç yaştakilerin kanı içilerek gençlik iksirine kavuşulacağı yolunda bir inanç varmış. Üstelik çocukları öldürmeden önce korkutuyorlarmış. Böylece kanlarında bolca adrenalin olmasını sağlayarak daha da mest oluyorlarmış…

Ben ortaokula giderken mahallede hemen her hafta bir vampir söylentisi yayılırdı. Kulaktan kulağa yayılan söylentiler, falan metruk köşkün bahçesinde boynu kesilmiş bir kadın bulunmuş, filan ağacın arkasında boynu kesilip bütün kanı emildiği için bembeyaz kalmış minik bir çocuk ölüsü görülmüş gibisinden ardı ardına devam ederdi. Tam birinin korkusu unutulurken yenisi ile korku iklimi tazelenirdi. Sabah akşam evden okula upuzun bir yol yürüyen biz çocukları böyle korkutmaktan kimin ne çıkarı vardı hiç bilememişimdir. Doğrusu ortaokuldan beri vampir hikâyesi dinlememişim, o yüzden bu New York tünellerinde çocuk kanı içilmesi meselesi bana çok ilginç geldi…

Epstein denilen herifi ise zenginlerin seks tedarikçisi olarak yıllar önce şöyle bir duymuştum ama ilgimi çekmemişti. Seks ticaretini önemsemediğim için değil de zenginler işin içine girince çok fazla da önemsemediğim için. Tıpkı Trump’ın karısı hikâyesinde olduğu gibi “amaan bana ne, alan razı satan razı, bunca para söz konusu olunca” noktasını aşamadığım için. Çocuk seksi lâfı ise elbette ilgimi çekti ve büyük bir merakla haberlere daldım. Ancak sözü edilen haberleri Amerikan basınında değil Türk tivitlerinde bulunca bizim karasularımızda koparılan fırtınanın nedenini çok merak ettim.

Bu ayaklandırılmış merakla öğrendiklerime gelirsek. Evet, Epstein bir manyak. Eveet, ünlülere seks malzemesi olarak kız pazarlıyor. Eveeet, kızların çocuk yaşta olanlarını seçiyor. Eveeeet özellikle yoksul, güzel ve de gösteriş düşkünü kız çocuklarını iş ve para vaadiyle kandırıp tuzağa düşürüyor. Eveeet müşterileri arasında politikacısından ünlüsüne yok yok. Eveeet, kendisi de azılı bir pedofil. Eveetler sürüyor da sürüyor. Ancak bu sapık herifi uzun uzadıya anlatacak değilim, siz zaten benden önce öğrenmişsinizdir marifetlerini. Türk çocuklarının kaçırılması meselesine gelince…

Florida, New York, Londra, Paris gibi büyük şehirlerdeki ennn büyük kodamanlarla iş tutan Epstein’in dosyasındaki kurbanların listesinde hiçbir Türk çocuğun adı yok. Amerika’nın 300 milyonluk insan bolluğunda aklı çelinecek çocuk mu yok ki dünyanın ta öteki ucundan taşımacılık yapsın? Ayrıca Epstein Hatay depremi sırasında hayatta değil. Hapsedildiği yüksek korumalı hapishanede kendini asmış daha doğrusu derin devlet tarafından öldürülmüş. Dolayısıyla Hatay depreminde sahipsiz kalan çocuklarla Epstein çetesinin alâkası yok. Ondan bağımsız olarak New York’ta bulunan tünellerde her hangi bir çocuk ya da ölü bulunduğuna dair bir şey de yok. Bu sosyal medya infiâlinin mantıken de kanıt olarak da dayanağı yok.

Üstü devlet eliyle ve özenle örtülmüş eski Epstein davasının bugünlerde yeniden gündem olmasının nedenine gelince. Konunun ana elemanlarından biri Trump. Epstein-Trump ikilisi genç kızlarla yapılan seks partilerinin uzun vadeli ortakları. Epstein’in ipi çoktan çekilmiş ama Trump bu yıl yapılacak başkanlık seçiminde yine güçlü bir aday. New York Başsavcısının gizlilik kararı konup yıllardır kamudan bütün ayrıntıları gizlenen Epstein dosyasını açıp tek bir satırını gizlemeden ortaya dökmesinin tam da şimdi olmasındaki zamanlamanın tesadüfüne(!) bakar mısınız?

Herkesin kolayca ulaşıp okuyabileceği bu seks skandalı dosyasında Türk çocuklarının kaçırıldığına ilişkin bir şey yokken bizim kamuoyunun bununla çalkalanmasının da Türkiye’deki seçim iklimiyle kesinlikle ilgisi yoktur elbette…

Kuşkucu davranıp, dünyadaki her bir rezalette parmağımız varken bu skandalda biz yer almamış olabilir miyiz derseniz, olmaz mı? Bir Türk adamın adı geçiyor dosyada, bir de Türk kadının. Epstein’nın ünlü ve zenginlere 13-16 yaş arası bakire pazarladığı Lolita adası da denilen Karayip’lerdeki özel adasına kendisinin özel daveti ile ve özel uçakları ile gidiliyormuş. Dosyadan anlaşılan o ki bu Türk adam da bu Türk kadın da, o özel uçağa binip o özel adaya kırk küsür kere seyahat etmişler. Bu adam Amerika’daki bir otelin yiyecek içecek müdürüymüş de o özel partilerin yiyeceklerini ayarlamak için gitmiş olabilirmiş. Sanki malları yükleyip gönderse olmayacak, illâ da kendisi eşlik etmeli. Kadınsa Türkiye Güzellik Kraliçesi ve TV sunucusuyken Amerika’ya göçüp emlakçı olmuş biriymiş. Yaşı yüzünden bu partilerin malzemesi olamazmış da “seni manken yapacağız” diye kandırılıp adaya getirilen o kızların özel eğitiminde ya da özel müşterilere sunumunda “özel” bir görev yapıyor olabilirmiş. Bu iki Türk’ün Lolita adasına aslen ne amaçla seyahat ettikleri benim için tümüyle meçhul ama habire gittiklerinin kayıtları ortada. Epstein konusunun doğrudan çocuk istismarı olduğu da kesinlikle ortada…

Kaçırılan Türk çocuklarına yeniden dönersek. Başarılı internet gazetecilerinden biri olan Erk Acarer diyor ki: TUİK verilerine göre 2016 yılı öncesindeki yedi senede toplam 104 bin küsur çocuk kaybolmuş ülkemizde. Bu sayının Türkiye devletinin resmi bildirimi olduğuna dikkatinizi çekeyim de kayda geçmeyenleri varın siz tahmin edin. Ancak TUİK, 2017’den itibaren kayıp çocuk bildirimini kesmiş çünkü daha da katlanarak artan akla ziyan sayıların bilinmesi istenmemiş. Bu çocukların çoğunluğu Suriyeli çocuklar olduğundan, sayılar açıklanırken de konu Türk Kamuoyunu pek ilgilendirmemiş. Erk Acarer aynı videoda başka bazı sayılar verip başka bazı haberlerden de söz ediyor. Dediğine göre, özellikle Güney Doğu’da sistematik olarak tecavüz edilen, üstelik de kentin en ünlü kişilerince ve de saygın esnafınca tecavüz edilen çocuklarla ilgili yaptığı haberin üstünün kapatılmaya çalışılması yetmemiş, sonrasında bu çocukların izleri bile yok edilmiş. Öldürülmüşler mi ne olmuş bu çocuklara hiç belli değilmiş. Davayı gündeme taşıyan birkaçı haricinde Epstein davasındaki binlerce yoksul Amerikan çocuğunun akıbetinin ne olduğunun belli olmadığı gibi.

Ülkemiz çocuklarının hacıların hocaların, mollaların tarikat şeyhlerinin sığınağında tecavüze uğraması bir yana, devletin sahipsiz çocukları sözüm ona korumak ve kollamak üzere yerleştirdiği yetiştirme yurtlarında müdürlerin ve de koruyucuların taciz ve tecavüzüne uğraması üstelik bunları açığa çıkaran gazetecilerin hapse atılarak susturulmaları öte yana, onlar gibi sahipsiz olmadıkları halde ortaokul ve liselerdeki öğrencilerin sözüm ona eğitimli kişilerce/öğretmenlerce bizzat okul ortamında tecavüze uğramaları diğer yana bırakılıyor da varsa yoksa “yabancılar geldi çocuklarımızı kaçırıp sömürmeye götürdü, hattâ kanını içti” diye yoktan haber yapılıp tivit mivit hızla yayılıyor. Birileri de çocuk sömürüsünün kayıtlı kuyutlu kısmına göstermedikleri kadar büyük tepkiyi bu uyduruk kısmına gösteriyor…

Ama bu bizim huyumuz zaten. Çocuğa amcası dayısı hattâ öz ağabeyi ya da babası tecavüz eder de aman duyulursa ailemiz rezil olur diye gizlenir ama bir yeni yetme sokakta sevdiceğiyle yan yana yürürken görülse kıyamet koparılır… Yeni yetmelerin yüzde yirmisinin yani her beş çocuğun en az birinin tacize/tecavüze uğradığı istatistiklere yansır da bin bir dolanla üstü örtülür… Kendini Mesih ilan eden iktidarsız bir herif yüzlerce kızla kendini tatmin ederken televizyonda seyrine durulur… “Bademlemek âdettendir, dinimizce uygundur” fetvası veren insan bozuntusu ekranların en çok ağırlanan konuğu olur… Bütün bu ve benzerleri sorun bile olmaz da New York’taki bir ibadethanenin altında ne için açıldığı şüpheli tüneller bulunduğunda “orada bizim çocukların kanı içilmiş” diye senaryolar yazılır. Kötülükler için gözlerimiz hep dışarısını görür…

Kendimden de örnek vermek isterim. Atalarım olmasıyla çaktırmadan da olsa övündüğüm Çerkesler tarafından “Harem ve Cariye” meselesi hiç ama hiç konuşulmaz ama Harem artığı Çerkes kadınları “Saraylı hanım” diye başköşeye yerleştirilir. Asırlar boyu Kafkasya’dan Osmanlıya süregiden “beyaz köle ticareti” asla anılmaz ama “biz soylu halkız” övünmeleri bitmez tükenmez…

Düşünsenize savaşçılıkları ile ünlü, silâhsız dolaşmayı büyük ayıp sayan Çerkeslerin ana vatanına girip insan kaçırmak hem de bunu yüzyıllar boyunca düzenli ve sürekli olarak yapmak mümkün olabilir miydi bizzat kendileri işbirliği yapmasa… Düşünsenize Epstein ya da mepstein gibi bir yabancı Hatay’a özel uçağını indirip çocukları doldurup gidebilir miydi bizzat bu işi yapan iç güçlerin işbirliği olmasa...

Yanlış anlamayın Epstein özel uçağıyla gelip Türk Çocuklarını da kaçırmış falan demiyorum. Çoktan gebermiş herifin pedofil seks çetesinin hâlâ aktif olduğuna ve de geçmişte ya da günümüzde Türkiye’yi de ticaretine kattığına dair ipucu bulunursa o zaman başka elbette… Ayrıca yabancıya ne hacet, Epstein’in yerli versiyonu zaten var bizde. Biz onu kırk yıl süren icraatından sonra nihayet hapse koyduk ama çetesinin büyük kısmı hâlâ dışarda ve hâlâ aktif. Ama bizim gözümüz hep dışardakileri görüyor. Hep ötekiler suçlu, bizse sütten çıkmış ak kaşık…

Ancak kim ne demezse demesin, asırlar boyu Çerkes çocuk, kadın ve erkeklerinin köleleştirilip satıldıkları gerçeği kesin. (İnanmayanlar fotoğraftaki kitabı mutlaka okumalı) Her gittiği yerde adalet dağıtmış diye övündüğümüz Osmanlının devşirme adıyla çocuk yağmaladığı daha da beteri Kafkasya’dan beyaz, Afrika’dan siyah köleler getirterek ticaretini yaptığı da kesin. Tıpkı dünyanın kanını emen Avrupa’lıların büyük liman şehirlerinde olduğu gibi, İstanbul’da da asırlar boyu düzenli olarak köle pazarı kurulduğu da kesin. Neyse ki bu kazançlı ticaret yakın zamanda bitmiş. Son beyaz köleler de bize ders niyetine son fısıltılarını bırakarak yakın yıllarda göçüp gitmiş…

Ancak kim ne demezse demesin, hâlâ Türkiye’de kadın, erkek ve de çocuk seks köleliğinin/ticaretinin sürdüğü de kesin. (İnanmayanlar en azından TUİK verilerini incelesin.) Osmanlı son demlerinde (1911) yasal olarak köle satışını (varlığını değil) yasaklayıp İstanbul’daki köle pazarını kapattıysa da, Cumhuriyetin ilanıyla da diğer şehirlerdeki ve köylerdeki köle satışları tümden yasaklandıysa da, bu yasaklar sayesinde köleliğe dayalı emekçi gücü zamanla yok olup sonunda tarihe karıştıysa da hâlâ süregelen seks pazarındaki kölelik sistemi ne yazık ki ne bitmiş durumda ne de bitsin diye bir çaba var. Tersine katlanarak artan bir insanlık dramının tam da göbeğinde yaşıyoruz. Bu durum Türkiye’de de Amerika’da da Avrupa’da da Asya’da da Afrika’da da her yerde sürüyor. Değişen sadece niceliği…

Ancak konu el alem olduğunda dilimiz papuç kadar çıkıyor ama konu bizi ilgilendirdiğinde susmayı marifet sayıyor, susmayanların da derhâl haddini bildiriyoruz. Onlar gavur, onlar pis kaka, bizler misis misss…

“Adrenalin için çocuklarımızın kanını içiyorlar(!)” diye uydurup nara atmaktan öte derdimiz ne bizim? Zaten en soylu ırk bizimki olduğuna göre, çok üzülmemize de gerek yok zaten. New York’lu Yahudiler Hatay’lı çocukların kanını içmişse de Suriyeli çocuklardır onlar, değillerse de Kürt’türler Arap’tırlar Türk değillerdir. Değillerdir öyle değil mi?

Ben mi yanlış mı anladım köle ticaretinin mantığını?

Irkçılığınız batsın, soyunuz kurusun e mi?


26 Ocak 2024

Yazının Facebook Sayfasındaki bağlantısı.

GERİ

 

 

  Son olarak 26.01.2024 tarihinde düzenlenmiştir.