GERİ

Başka bir Dünya -1-

Yaldızlı çağın yıldızı Flagler

Başka bir dünyada yaşamaya başlayınca, onların yaldızlanmış gerçekleri ile de bir bir tanışıyorum. Adı ABD’nin en önemli işadamları listesinde olan Flagler’ın evini gezince, kendisi ve ailesiyle de yaldızlı çağ lafıyla da ilk kez berhudar oldum.

“Yaldızlı çağ” 19 yy sonu ABD tarihini tanımlarmış. Mark Twain “The Gilded Age: A Tale of Today” romanında, sosyal sorunların yaldızların altında nasıl gizlendiğini anlatmış. Döneme verilen ad oradan ilham almış.

“Gilded age” bana Lale devrini çağrıştırdıysa da aslında İngilizlerin Victorya dönemi gibi. Çünkü gösterişe dökülen zenginliğin asıl kaynağı hızlı endüstrileşme. Bizim tarihimizin endüstrileşme aşaması olmadığından, Lale Devri çağrışımım da pek geçerli olmasa gerek.

Amerikalıların bu en parlak dönemi, Avrupa’dan kalifiye eleman göçünün ekonomiyi hızla kalkındırdığı dönem. Bu dönem, çalışanlar ve göçmenler açısından da sömürünün en yoğun olduğu dönem. İşgal yıllarını saymazsak ABD’nin insan hakları açısından en karanlık çağının adı yaldızlı çağ.

West Palm Beach, güney Florida’da. Florida deyince akla sadece Miami geliyorsa da West Palm Beach ondan kat be kat zengin bir yer. Adı Flagler ile birlikte anılan bir şehir.

Flagler paraya para demediği dönemde, karısının sağlık sorunu yüzünden, doğasının ve ikliminin güzelliği nedeniyle ülkenin güney doğusuna gidip gelir olmuş. Önce bir başka kasabayı (St Augustin) yazlık gibi kullanmış ki Flagler sayesinde orası çağ atlamış. Daha sonra da ona komşu Palm Beach’in West bölümünü kurarak, deyim derindeyse şehri yoktan var etmiş.


West Palm Beach (Batı Palmiye Sahili)
coconat palmiyeleri ile dopdolu.



Ağacın köklerini bile fotoğrafa sığdıramadım,
gerçek boyutu hayal gücünüze kaldı.
Bizim nedense Hindistan cevizi dediğimiz Coconat ağaçları ile kaplı bu bölgeyi doğal güzelliği yüzünden seçmiş. Adam o kadar zengin olunca, kendisine sadece bir ev değil bir şehir kurmuş. İnanılmaz doğal güzelliği olan bu kıyı şeridi, şehirleşme yüzünden ne kadar olumsuz etkilenmiştir bilemem ama düzenli yerleşim (ve de para) sayesinde şehir şimdi de pek güzel. Hele Flagler’ın evinin hemen yan tarafındaki tapınağın bahçesinde bir anıt ağaç var, ağacın da yer üstünde uzanan bir kök sistemi var, ömrümde böylesini görmedim. W Palm Beach kurulurken, her biri bir saray yavrusu olan evler yapılırken, o ağaç gibi ne güzelliklere kıyılmıştır kim bilir. Gene de bizimki gibi ılıman bir coğrafyada kurulan kıraç şehirlerimize bakarak, güneşin her dem çay demlediği bu kızgın coğrafyada West Palm Beach, cennetin ta kendisi.

Flagler demiryolu kontu diye de biliniyor. Tıpkı “Yaldızlı Çağ”ın demiryolu çağı diye bilinmesi gibi. Oysa demiryolu deyince bizde komünizm ve komünizmin doğal uzantısıymış gibi yoksulluk anlaşılır. Burada ise demiryolu zenginlik demek. Bu zenginliği başlatan da yaygınlaştırıp güçlendiren de Flagler imiş. Onun şirketinin döşediği demir yolu, öyle hafife alınacak bir yol değil. Florida’nın doğu yakasında, en yukarıdan en aşağıya kadar uzanarak ABD’nin ticaret ve turizm atağının belkemiğini oluşturmuş.


Okyanusun üzerinde uzanan sağdaki demiryolu,
soldaki sonradan yapılan karayolu
Florida, kuzeyden güneye, ekvatora doğru sarkan bir kara parçası. Bu kara parçası bittikten sonra da inci taneleri gibi ucuca sıralanmış bir yığın minik ada, az aşağıdaki Küba vb diğer ada devletlere doğru sarkmayı sürdürüyor. “Key” İngilizce anahtar demekse de Latince başka bir kelimeden köken alarak burada bu minik adalara “key” deniyor. En aşağısı derken kastettiğim de oralar. Flaglar, bu birbirine çok yakın adacıkları da demir yolu köprüleri ile birbirine bağlamış. Okyanus üstünde kilometrelerce uzayıp giden bu demiryolu ile ABD, neredeyse Küba’ya değecek kadar aşağılara yaklaşmış. Bu sayede güney ve orta Amerika’nın maden gibi doğal hazineleri ve tarım ürünleri ABD topraklarına yakınlaşmış. Böylece patlama yapan sanayiinin gereksindiği ham madde yukarıya daha kolay ulaştırılırken, yukarıda üretilen şeylerin aşağıdakilere satılması da kolaylaşmış.

Flagler bir para kazanma makinası. Ticarete girişi 14 yaşında. Tren yolu işine girişmesi ise ancak ellili yaşlarında. Trencilik oynamaya başladığında, zaten parayı çoktan yapmış. Parasının kaynağı elbette petrol. 1867’de Rockefeller ve Andrews ile toplam 3 kişi olarak kurduğu bir şirket (Standart Oil Company), hızla büyüyerek ülkenin petrol tekeli olmuş. Dünyanın başka ülkelerine de bulaşmışlar, hatta dünyanın da petrol tekeli olacaklarmış da sonradan nedense yavaşlamış ve durmuşlar. Ülkenin her yerindeki petrolün üretim ve dağıtımını tümüyle ele geçiren bu üç adamın asıl akıl babası Flagler imiş. Bu adamlar petrol dağıtımından edindikleri tecrübe ile taşımacılığın dolayısıyla da tren yolunun sanayinin olmazsa olmazı olduğunu da anlamışlar. Bu uyanık girişimcilikleri sayesinde de servetine servet, şöhretlerine şöhret katmışlar. Flagler’ın West Palm Beach dönemi yaşlılık ve biraz da parasını gösterme dönemi. Ev o yüzden çok önemli.

Flagler evinin adı Whitehall. İngiltere kraliyet sarayının adı da, ABD başkanlık sarayının adı da beyaz sıfatlı. Beyaz ev/Beyaz saray/Ak saray falan derken, bu beyaz renk seçimi acaba hangi karanlığın örtüsüdür sorusunu size havale ediyorum.


White Holl: Dışarıdan tümü beyazsa da
içinde her oda başka renk
1902 de yapılan bu beyaz ev şimdi bir müze. Bir ev müzesinde ne olabilir ki diye dudak bükerek girdim ki iyi ki girmişim. Evde ne yok ki. 75 odalı bu evin bütününde elektrikle aydınlatma, kalorifer petekli merkezi ısıtma var. Bütün odaların tuvalet ve banyosunda su tesisatı, beyefendinin tuvaletinde bile telefon var. Bugün için doğal sayılan bütün lüks o tarihlerde bu evde var. Perdeler, halılar, duvar kağıtları, mobilyalar, falan filan kıyaslanacaksa bir tek Versailles sarayı ile kıyaslanabilir. Benzetmeyi biraz abarttım ama evde gerçekten çok fazla ihtişam var.

Evin devasa giriş salonunda Sezar büstü ve başka bir yığın Roma heykeli var. Meğerse ABD, kendini çağdaş Roma imparatorluğu sanırmış, o bölümün de anlamı buymuş.

Evde ayrı bir kahvaltı salonu ile bir de yemek odası var. Oda demek doğru olmadı, yemek salonunda onlarca kişinin ağırlanabileceği uzun bir masa var. Erkek erkeğe yapılan özel toplantılar bu yemek masasında yapılır, siyaset ve ticaret erbabı o masada yerken memleket işlerini konuşurmuş. Ticaretle siyasetin aynı şey olduğunu insanın gözüne sokan bir ortam.

Evin en önemli anısını George Washington için verilen yaş günü partisi oluşturuyor. Balo salonunda yapılan bu parti, günlerce gazetelere malzeme olmuş. Evet, evin bir balo salonu da var. Evet, 60 yaşına basan ABD başkanına yaş günü partisini Flagler yapmış. Evet, para iktidar ilişkisi ABD’de açık seçik, olağan ve sıradan.


Hanımefendinin müzik odası. Tam arka ortada org.
Hastalığı, oralara taşınmasına vesile olan karısı öldükten bir hafta sonra Flagler karısının bakıcısı ile evlenmiş. İkinci karısının bir müzik odası var. Kadın kadına yapılan görüşmeler bu İtalyan usulü barok odada gerçekleşirmiş. Kiliselerin demirbaşı olan orgu ilk kez bir evde gördüm. Bu orgu çalsın diye de evde devamlı bir orgcu varmış. Sosyetenin evinde ressam piyanist gibi sanatçıları barındırdıklarını bilirdim ama orgcuyu ilk kez duydum. Müzik salonunun baş kösesindeki bu org en meşhur kiliselerin orglarından bile gösterişli. Aynı salonda iki de piyano varken bu orgun anlamını çözemedim ama o odada düğünler de yapıldığını öğrendim. Hanımların müzikli eğlenceleri de, dini müzik ziyafetleri de bende gevşek çağrışımlara neden oldu.

Evde daha daha nelerin var olduğunu anlatmayayım, isteyen internetten de girip evi gezebilir. Ancak bir ayrıntıyı söylesem olmaz. Bahçede Fransız sanatının en gösterişli dönemlerinin (Beaux-arts) ürünü olan tarzda, ferforjeden inşa edilmiş camlı bir başka bina daha var. Şimdilerde, bu binada bir “cafe” de var. Cafe sürekli açık değil. Yılbaşı öncesindeki özel günlerde, Florida sosyetesine, özel fiyatlı biletlerle, özel menülü öğle yemeği servisi yapılıyormuş bu cafede . İşte bu cafeli ferforje binada beyefendinin özel treni bulunuyor.


Beyefendinin özel treninin çalışma odası
Özel tren diyorum efenim. Kendisinin seyahatlerde rahat etmesi için tasarlanmış bu trende, yatak odası, salon, mutfak, duş başlıklı banyo ve de hizmetinde çalışanlar için ayrı bir yataklı kompartman var. Veee bu trende elektrik ve su tesisatı da var. Bizim ilk kıytırık elektrik santralimizin hangi tarihte kurulduğunu anımsasak mı dersiniz?

Sonuç olarak ben Flagler’in evini gezerek yeni pek çok şey öğrendim. Eskiden bildiklerimin nedenleri de kafamda yerli yerine oturdu. Tersini bilirdim de ABD’nin eskiden beri Avrupa/imparatorluk özentisi içinde olduğunu yeni öğrendim. Yaldızlı çağı yeni öğrendim. Beyin göçü ile teknoloji, kalifiye insan göçü ile sanayideki kalkınmasını göçmen insanların sırtından sağlarken, çalışanlara ödetilen bedelleri hadi bilirdim sayalım. Kapitalizm için petrolün vazgeçilmezliğini biliyordum ama emperyalizm için tren taşımacılığının da çok önemli olduğunu yeni öğrendim. Haiti ve Jamaika başta olmak üzere bütün civar adalardaki, Meksika başta olmak üzere orta ve güney Amerika’daki giderek artan yoksulluğun altında yatan yürütmeciliğin, taşımacılıktan destek aldığını da yeni kavradım.

Hep söylerim; benim kafam soyuta pek ermez, meseleleri ancak böyle somut somut görünce kavrayabiliyorum.

Zaten ABD’e gelince anladım; burası sadece başka bir kıta değil, başka bir dünya.

3 Eylül 2017

GERİ