GERİ

Hey siz, değişime direnenlerden misiniz, değişebilenlerden misiniz?

Değişmek, değişmeyen tek şeydir derler. Ne kadar doğru derler. Biz de hem bedenimiz hem de aklımızla her an değişiyoruz. Hiç birimiz az önceki değiliz az sonra da şu andaki biz olmayacağız. Bu gerçeği farkındalığımız ise biraz kısıtlı hatta oldukça çarpıtılmış. Bundan söz etmeyeceğim. Aklınıza bu konuyu takıp, geçeceğim. Çünkü sözünü etmek istediğim şey doğal olarak gelişen bu değişim değil iradi olarak değiştirmek.

Değiştirmek deyince ilk aklımıza gelen çevremiz, başkaları, bizim dışımızdaki herhangi bir şey. Pek de beceremediğimiz şeyler yani. Yaşlandıkça, değiştiremediklerimizi aklımızdan kovmaya çalışsak da başaramadıklarımızı bir bir anımsıyoruz. Gençlik ateşimizin koru ile bütün dünyayı değiştirmeye yeltenmişliğimizi de anımsayıp duruyoruz şimdiki yaşlarda. Değiştirmenin imkansıza yakın zorluğunu gördükçe suçluyoruz; koşulları, insanları, biz hariç her şeyi. Bu konuda kendimizden pek de sık söz etmiyoruz.

Kendimizi değiştirmek, en son akıl ettiğimiz şeylerden biri. Dünyanın en zor işinden bahsettiğimin farkındayım. “Kendimizi değiştirmek” çok zor iş. Kendimizi değiştirmeyi istesek de beceremeyebiliyoruz.

Devrimciyiz, yani kendi haline bırakmadan dönüştürmek gerektiğine canı gönülden inanıyoruz. Bu inanç uğruna eyleme geçmek gereklidir, diyoruz. Huylarımız, alışkanlıklarımız ve bunları sonucu olan davranışlarımız söz konusu olduğunda, tersinin doğru olduğuna inansak bile, değişmeye direniyoruz. “Ben böyleyim” diyoruz.

Benim yapım bu. Benim kimliğim bu. Ben böyleyim. Ben buyum…

Sahi biz devrimci miyiz, yoksa basbayağı tutucu muyuz?

Kendi açımızdan, doğru diye bildiğimiz değişimi, kendi üzerimizde neden gerçekleştiremiyoruz?

Nedeni, bilmek ile yapmak arasındaki farktan kaynaklanıyor.

Yapmamız gerekeni biliyoruz ama yap(a)mıyoruz.

Neden bildiklerimizi davranışlarımıza dönüştüremiyoruz?

İnançlarımız yüzünden.

Ama ben… diye başlayan cümleler kuruyoruz: Ama ben böyleyim. Ama ben hep böyle yaparım. Ama ben ancak bu şekilde yapabilirim. Ama ben ….

Kendi kendimiz hakkındaki inançlarımızı bu amalı cümlelerimizle pekiştiriyoruz.

Davranışlarımızı değiştirmemiz gerektiği konusunda bize akıl vermeye kalkanları, kalkanlarımızı kuşatıp, durduruyoruz :

-Ama ben böyleyken, böyle değilmiş gibi yaparsam, böyle olduğum durumu değişmez ki, sadece kendimi kandırmış olurum.

Ne güzel bir kandırıkçılık değil mi?

Aslında söylemek istediğimiz:

-Ben değişmeyi beceremem.

Özellikle bir konudan söz etmediğimizin farkındasınızdır. Konunun ne olduğunun hiç önemi yok çünkü. Hangi davranışımızdan konuşuyor olursak olalım temeli aynıdır:

-“Ben yapamam” sanısını konu ediyoruz.

-Öyle davranırsam, o zaman ben, ben olmam ki” kanısından söz ediyoruz.

-Asıl öyle davransam, kişiliğime aykırı davranmış olurum, rol yapmış olurum, direncinden bahsediyoruz.

Bu sanılar ve kanılar inançlarımızdır.

İnançlar direngendir.

İnançlarımız pekişmiş beyinsel gerçeklerimizdir.

Sonuç:

Yapamayacağına inanlar, asla yapamazlar.

Kendi huy ve davranışlarını değiştiremeyeceklerine inanlar, değişemezler.

Çözüm:

Yapmanın yolu, ben yaparım, demekten geçer.

Herkes yapabilir: Yapmak için gereken araçlar, yani bedenimiz ve beynimiz, sandığımızdan çok daha büyük bir kapasiteye sahiptir, sandığımızdan çok daha fazlasını yaparlar.

“Yapmanın yolu” nasıl yapılacağını iyice öğrenmek, sonrasında da deneyerek beceri kazanmaktır.

Kimi bir kerede öğrenir kimi bin kerede, kimi ilk denemesinde becerir, kimi binlerce denemeyle yeteneğini geliştirir, ama sonuçta niyetlenen herkes, istediği her şeyi yapabilir.

Yanlış duymadınız, herkes her şeyi yapabilir. Yeter ki yapmak istesin. Yeter ki niyetlensin.

Bir kişi bile yapmışsa, demek ki yapılabiliyor, demek ki sen de yapabilirsin.

Yapmanın yolu, yapacağım demekten geçmez. Çünkü “yapacağım” demek, gelecek zamana gönderidir. Yapacağını gelecek zamana bırakmaksa, ertelemek, ötelemek yani kaçmak, en azından kaçınmaktır.

Yaparım veya yapabilirim demek ise başarmanın tek geçerli formülüdür.

Yapan nasıl yapmış, bir başkası yapabilmişse ben de yapabilirim demek, başarıya giden yolun altın anahtarıdır.

Geçmiş ve gelecek zaman (o zamanlarda olanlar ve olacaklar) bir çeşit hayaldir; ulaşılamaz, ellenemez, değiştirilemezler.

Gerçek olan, şimdidir.

Yaşamımız, şimdilerden ibarettir.

Şimdi, yapmanın tam sırasıdır.

Şimdi...

Haydi...

3 Temmuz 2015

GERİ