GERİ

        Eskiden Biz Uçarmışız.

Ben, bazen rüyamda uçarım.
Ben, rüyamda neden uçtuğumu merak ederim.
Uçmaya heves etmek her halde nedeni, diye de konuyu es geçerim. Aslını bilemediğimden.
Ben başkalarının da rüyalarında uçup uçmadığını merak ederim. Sordum; Uçuyorlarmış.
Sorunca, ortak bazı özelliklerini de fark ettim, benimkiyle aynı ;

Uçmak rüyanın ana konusu değil, yan unsuru.
Uçmak, rüyada, sıra dışı bir şey değil, sanki çok olağanmış gibi.
Uçmak, çırpınarak, kanat çırparak, uğraşarak yapılan bir şey değil, kolayca, sanki kayar gibi.
Uçmak, bir yere ulaşmak için kullanılan bir yöntem gibi de değil, daha çok gezinmek gibi.
Ayrıca uçmak tehlikeli bir iş gibi de değil, sıradan bir şey gibi. Örneğin, rüyaların bir diğer ortak konusu olan düşmek ile uçmanın bir ilişkisi yok. Uçarken düşülmüyor. (Ama nedense, rüyanda uçar mısın, sorusunu sorduğum herkes, evet, yanıtından sonra, ayrıca ben uykuda çok düşerim, diye de ekliyordu. Bu düşme konusunu da ayrıca düşünmek gerekiyor.)

İşte bu nedenle artık, daha çok merak eder oldum, nedenini.
İnsanın sahip olmadığı ve hevesine düştüğü bir çok yetenek varken, neden bu uçma konusu, rüyalarımızın ortak paydası?
Sanki uçabilirmişiz gibi.

Aklıma gelmişken size de sorayım;
Siz de rüyanızda uçar mısınız?
Sizin uçuşunuz da benziyor mu yukarda tanımlananlara?
Eğer öyleyse, filmin yönetmeni için (beynimizden söz ediyorum), bu uçma işi pek sıra dışı değil, demek ki.

Bu konunun aklıma gelme nedeni, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinde okuduğum, dinozorların uçabildiğine ilişkin kanıtlar.
Ben sanırdım ki, uçmak için hafif olmak gerekli. Gülmeyin canım cahilliğime. Koca koca uçakların tonlarca ağırlıkla uçabilmelerine bilgim yetmiyorsa da, gözlerim de kör değil ya. Binip binip uçuyoruz, uçağa, biz de icabında.
Ama konu canlılar olunca, kuşların en büyüğü ile, kara ve sudakilerin en kocamanları arasındaki farka bakınca, öyle düşünüyor insan, ister istemez. Ama şu uçan dinozorlar meselesi beni çok etkiledi. Gerçi bir grup dinozorun uçan canlılar olduğu pek yeni bir bilgi değildi. Ama ne yapayım, benim ilgi alanıma bu konu yeni girdi.

Düşünün ki, sadece kafasının çapı yarım metre olan bir heyüla, dolaşıyor havada. Tek başına da değil, bir çok benzeri ve benzemezi ile, beraberce hava trafiğinde. Gözümün önüne getireyim böyle bir dünyayı, derken, şimşek çaktı;
İşte herhalde biz, bu nedenle uçuyoruz rüyamızda. Beynimizde kodlanan, eskiye, ata günlerimize ait bellek, uçmayı hiç yadırgamıyor da ondan.
Biz aslında uçargiller soyundan geliyoruz, tabii.
Yanlış anlaşılmasın, bilinenlerin tersini söylemeye, maymunlardan değil kuşlardan türedik, demeye getirmiyorum. Daha da geride, maymundan çok daha eski günlerde, uçuyormuşuz herhalde, diyorum. (Bu belgeseller pek fena aklımı karıştırıyor canım, daha geçen gün, gene bunlardan birinde, uçan maymunlar da gördüm...)

Dinolara gelince, aslında onlar hakkında bilinen hikayeler de az ilginç değil doğrusu. Mesela şu bir grubunun uçuyor oluşuna sınırlı değil ilginçlik. İlk dönemlerinde kuş ataları ile akraba olan bu grubu da, sürüngenlerin atalarıyla akraba olan diğer grubu da etcilmiş. Sonra her iki gruptan da bazıları otçul olmuş. Dahası, başlangıçta bunların her iki grubu da iki ayaklı iken sonradan bir bölümü dört ayaklı olmuşlar. Dört ayaktan iki ayağa geçişi, gelişme diye algılamayı öğrendiğimizden, bu tersine gelişmeyi anlamamız güçleşmiyor mu?
Sonuçta, bilinmeyenler bir yana, bilim, dinozorlar birden bire yok oldu, onlardan evrimleşen olmadı, diyor. Öyle mi?
Öyle. Ama olsun, dinolar niye yok oldular ki ?
Eğer bilmiyorsak, spekülasyon da yapabiliriz demektir.
Zincirin arasındaki halkaları tamamlayamıyorsak bile, dinolar atalarımız olamaz mı?

Dinolar ya da değil, uçan bir geçmişten geliyor, olamaz mıyız?
Evrim için çizilen ağaç, biraz saptırmalı olamaz mı?
Hey gidi evrim.
Seni her aşamada, yeniden keşfedelim.
E mi?

30 Kasım 2003
Uçan Nevin.

GERİ