GERİ

        Bir Gazeteci Arıyorum; Gerçek Olanından.

Dün akşam TV kanalları arasında gezintiye çıkmışken duraladım Gülgun Feyman’ın uyarı dolu sesi ile. Çocuklarınızı ekran karşısından uzaklaştırın diyordu. Ardından cazgır bir ses eşliğinde haber filmi başladı. Cırtlak ses bağırarak anlatıyordu hikayeyi, arada bolca, canavar anne, katil anne, bu nasıl anne falan yorumları ile.

İki temel sahne göründü filmde.

Biri evdi sözüm ona. Ama evden çok bir ine benziyordu. Bir oyuntu vardı içinde, yerde, derince. Tandırmış. Annesi 6 yaşındaki öz kızını bu tandıra hapsederek öldürmüş. Öldürdüğü kız, eski kocasındanmış. Yeni kocasından olma bebeğini elinden düşürüp öldürdüğü için kızıp kızını öldürmüşmüş. Günlerce burada kalan kızın cesedini kaynanası bulup jandarmaya haber vermişmiş.

İkinci karesinde filmin, bir yol görünüyordu. İki Jandarmanın arasında yürüyor mu sürükleniyor mu belli olmayan, örtülü sarılı haliyle yüzü gözü ise hiç belli olmayan bir kadın görünüyordu. Saklandığı bir tanıdığının evinde bulunmuşmuş.

Bu haber beni dün geceden beri tanımlanması zor bir ruh hali içine soktu. 6 yaşındaki kızı düşünüyorum. Nasıl acılar çekerek öldüğünü düşünüyorum. Ölmeseydi bile, hiç kimse onu öldürmeye niyetlenmeseydi bile, nasıl bir geleceği olacağını düşünüyorum o evimsi yerde. Üvey baba, üvey babaanne ve bilmem daha kimlerin elinde, bebek katili damgası ile nasıl yaşayacağını ya da yaşatılmayacağını.

Katil diye gösterilen onun annesini düşünüyorum en çok. Henüz yargılanmadan damgalanan kadını. Kim bilir onun yaptığını? Öz kızını o öldürmemiş olamaz mı? Torunu ölen kadın neden katil olmasın? Öldürüp kızı, suçu geline yani yabana atması daha olası değil mi? Çocuğu ölen baba, neden katil olmasın? Onun bunun çocuğuna mı bakacağım kendiminki ölmüşken, diyerek katil olmuş olamaz mı ? Olası değil mi, ailenin ortak karar alıp, küçük el kızını öldürüp, büyük el kızına yıkmaları bu suçu? Daha gerçekçi değil mi bu olasılıklardan biri?

Birde daha uzak bir olasılık küçük bebe öldürülmemiş de başka bir nedenle ölmüş olmasın. Mesela... Meselalar çok da, boş verin şimdi. Acaba işin gerçeği ne ki?

Biliyorum senaryo benimkiler. Ama daha Jandarmanın arasında köy yolundayken, yargılanmadan önce, bu anneyi mahkum edenlerin ki ne?

Deyin ki katil gerçekten de bu anne.

O zaman sorarım size, bu kadının adı "Canavar Anne" mi yoksa "Hasta Anne" mi?

Bütün kadınlara soruyorum;

-"Aklı yerinde bir kadın doğurduğu çocuğunu öldürebilir mi?

Kendi doğurduğunu öldüren kadın, sizce de hasta değil midir?

Dünden beri bir hallerdeyim, bu iki hemcinsimin başına gelenler yüzünden.

Bir gazeteci arıyorum o yüzden. Çıkıp gidecek bu Anadolu şehrine. Ne yapıp edecek konuşacak bu kadınla. Konuşturacak bu kadını bir yolunu bulup. Deşecek bu yarayı, akıtacak bu irini. Hem de Anadolu kadınları ve kızları kurtulsun falan diye değil, bilirim kurtulamazlar ha demeye. Etkilemek için bu kadının geleceğini falan diye de değil. O iş mahkemelerin savcıların, yargıçların görevi. Utandırmak için o cazgır sesli haberciyi diye değil. Bilirim utanmaz, bir de savunur yaptıklarını öyleleri. Rezil etmek için o kanalın haber müdürünü filan diye de değil. O tanımadığım müdür kişi bence zaten rezil yeterince, böyle bir habere imza attı diye.

Bence yapmalı bu işi, sadece gazeteci olduğu için.
Gerçek gazeteci olduğu için.

O gazeteci yapsa bu işi, bir duysam bu konudaki gerçeklerin ortaya döküldüğünü, insanlaşma yolunda bir adım daha attığımı düşünüp bir nebze de olsa rahatlayacağım. Bu çağrıyı yaptım diye sadece.

23 Haziran 2003

GERİ