GERİ

MR’ı çekilen helikopter

Helikopter düştü ve 17 asker öldü. Niye düştüğü belli değil. Niye düşmediği ise belliymiş. Terörist saldırısı değilmiş. Dün gece bir televizyon programında emekli bir komutan konuyu yorumluyordu, ben kanallar arasında zaplarken, kalakaldım. Metal yorgunluğu falan gibi bir şey olabilir mi, diye sorulmuştu komutana. Helikopter eskidiği ve de bakımsız olduğu için düşmüş olabilir mi, demeye getiriyordu soran. Olamazın gerekçesiydi beni ekrana mıhlayan. Çünkü helikopterler düzenli olarak muayene edilir, röntgenleri, MR’ları çekilir, dedi uzman konuşan. MR çeker gibi incelenir, demedi. Önce röntgen dedi, sonra yetmedi ya da yetinmedi, “MR’ları çekilir” dedi.

Olmaz öyle şey. Katiyen olmaz. Helikopterlerin MR’ları çekilmez. Zaten MR denilen şey de “çekilmez” yapılır.

Çekilse ne olur, yapılsa ne olur demeyin. Aradaki farkı bilmezseniz işte böyle olur; ekranda madara olursunuz. Helikopterlerimizin sağlamlığı MR ile inceleniyor der, inandırıcılığınızı yitirirsiniz.

Açıklayayım isterseniz:

Yan yana gelip Emar diye okunan M ve R kısaltması, Manyetik ve Rezonans kelimelerinin baş harfleridir. Manyetik lafından da anlaşılacağı üzere yöntemin esası mıknatıs tekniğidir; M harfi buradan gelir. Olağan üstü güçlü bir mıknatıs, bedenin uygulandığı bölgesindeki hücre içi iyonları (gündelik tıbbi incelemelerde hidrojen iyonlarını) güçlü bir şekilde çekim yönüne çevirir. Yani mıknatıs alanına denk gelen bütün hidrojenler asker gibi bir hizaya geçirilir. Mıknatısın çekimi durdurulunca bu iyonlar olağan duruşlarına doğru geri dönerlerken ortama enerji salarlar. Serbest kalan bu iyonların her biri bir başka yöneltiye yani kendi olağan yöneltilerine dönerler. Bu durum, merasim töreninden sonra serbest kalan ilkokul çocuklarının bağrış çığrış sınıflarına, kendi sıralarına koşmalarına benzer. R harfi ile anlatılan rezonans lafı da buradan gelir. Bu geri dönüş sırasında, kat ettikleri mesafe farklı olacağı için her bir iyonun ortama saldığı enerji miktarları da farklıdır. İşte bu aslen minicik olan enerji farklarını saptayıp hesaplayan MR aleti, bu sayısal (digital) verilerden sanal görüntüler oluşturur. MR diye bilinen görüntüler budur. MR görüntüleri bilgisayar yaratısı saheserlerdir. Çok gelişkin bir çağdaş keşif olan bu teknikle, iyonik düzeyde değerlendirme yapıldığı için, MR, bedeni çıplak gözün görebildiğinden hatta aslından bile daha iyi gösterir. X ışını ile yapılan klasik röntgen incelemeleri ile asla görülemeyecek biçimde gösterir. Bu üstünlük farkı, MR röntgenden daha iyidir, sonucuna ulaşılmasına, helikopterin röntgeni çekildi dedikten sonra yetinmeyip MR’ı çekildi, denmesine neden olur. Söylem yanlıştır. Çünkü yargı yanlıştır. Doğru, röntgen de MR’da görüntüleme yöntemidir. Doğru, biri eski diğeri yeni teknolojidir. Doğru, biri diğerinden daha çok bilgi verir. Ama biri diğerinin yerine kullanılamaz. İkisi aslen iki ayrı şeydir. Bu teknik farkın ne önemi var derseniz size şöyle bir örnek verebilirim. Bilgisayarın icadı ile koşutluk kurarak plastiğin icadını benzer bir milat kabul edelim. Başta hayal bile edilemeyen birçok araç gereç plastikten imal edilir olunca mutfağımızda plastikten yapılmış kaplar hatta tencerelerimiz bile var olmuştur ya, örnek bu olsun. Mutfağımızda plastik kaplar, toprak ve metal kapların yerini aldı diye plastik bir tencereyle yemek pişirmeye kalkmayız çünkü mümkün olmadığını biliriz. Bilgisayarın ilk keşfi ile MR aletinin üretimi arasındaki mesafe, kilden yapılma kaplar ile plastik gereçler arasındaki mesafe gibidir. Biri yeni diğeri eski, biri üstün teknoloji ürünü diğeri daha yalın bir keşiftir evet ama elde edilen son ürünlerin kullanım yerleri ayrıdır. Öncül-ardıl ilişkisi elbette çoğunlukla gelişkinlik ilişkisidir ama röntgen incelemesi ile MR incelemesinin çok önemli farkları vardır. Üstelik MR’ın röntgenden daha yetersiz kaldığı noktalar da vardır. Tıpkı plastik tencerenin mümkün olmayışı gibi. Yoksa bütün röntgen aletlerini çöpe atar, bütün tıbbi görüntülemeleri de MR ile yapardık. Durum, en azından bugün için, bu değildir.

X ışını ile kemik gibi katı maddeler, zorlanarak da az katı maddeler, görüntülenir. Tıp dışı röntgen çekimleri de yapılabilir. Röntgen ışınlarının çarpıp yansıyabileceği sert yapıların röntgeni çekilebilir. Bu yöntemle binaların bile görüntülendiğini biliyorsunuzdur. MR da ise, X ışını (şua) kullanmaksızın, mıknatıs tekniği ile tıbbi görüntüleme yapıldığını söylemiştim. MR, nadiren tıp dışı bazı görüntüleme işlerinde da kullanılabilir. Günümüz MR tekniğinin özelliği gereği, röntgenin tersine, sadece sıvı içeren şeyler MR ile görüntülenebilir. Azıcık sıvı içeren asfalt gibi kaskatı bazı maddelerde MR ile incelenebilir ama metal olanlar değil. Günümüz aklı, olağanüstü mıknatıs gücünü kullanarak yakıtsız hızlı tren bile çalıştırabiliyor. Tonlarca ağırlıktaki tren katarlarını, kilometrelerce öteye çekiveriyorlar, bilginin gücüyle. Banka kartıyla bile girilemeyen MR odasına helikopter sokan bilgi konusunda, bilmem ki daha ne diyeyim.

MR “çekilmez” lafı yukarıdaki bilginin doğal sonucudur. (MR’da mıknatıslar çeker ama buradaki “çekim” lafı kelimenin ikinci anlamındadır.) Röntgen “çekilir” BT yani tomografi “çekilir”. Çünkü bu yöntemlerle “çekim” yapılırken bedene X ışını gönderilir, emilen ışın içerde kalır, yansıyan ışınsa bir görüntü oluşturur. Bedenin yuttuğu ışın, miktarına bağlı olarak, yani zamanla her çekimle bir miktar kalan birikerek, bedene zarar da verebilir. Çok söyledim ama yineleyeyim; MR sırasında X ışını kullanılmaz. Hiçbir ışın kullanılmaz. Sadece mıknatısın çekiş gücü ile iyonların pozisyonu değiştirilir. Sonra her şey eski haline dönüşür. Görüntüleme sırasında bedene giren/kalan herhangi bir şey olmadığından, MR’ın miktar ve zaman hesabı da yoktur. Aslen çok ihmal edilen bir konudur ama ömür boyu kaç kere röntgen filmi çektirdiğiniz hesaplanmalıdır. Hatta alışveriş merkezleri, büyük binalar, uçak/gemi/tren istasyonlarına hesapsızca yerleştirilen X-ray araçlarından geçişlerinizin sayısal toplamı da hesaplanmalıdır. Evinizdeki ve elinizdeki elektronik aletlerin yaydığı radyasyon da dikkate alınmalıdır. Çünkü bedende radyasyon birikir ve belli bir değeri aştığında zarar verir. Ama size kaç kere MR yapıldığı sadece bir bütçe meselesidir. Sizin ya da devletin bütçesinin hesabı tutulmalıdır. MR çekilmez lafı da MR’ın fotoğraf gibi, röntgen gibi bir “çekim” işi olmamasındandır. MR “incelemesi yapılır”. Beyne ve bedene yapılır. Bedeninde metal protez olmayan kişilere yapılır. Büsbütün metal olan bir şeye MR yapılmaz. Helikopteri test etmek için MR çekimi yapıldı, diye bir şey olamaz.

Askeri helikopterin neden düştüğü bilinmemektedir. Televizyonda izlediğim komutanın yorumunun kendi bilgi eksikliğini göstermesi dışında bilinmeyene bir katkısı yoktur. Pisi pisine ölen askerlere ve acısı taze yüreklere bu yazının da elbette bir yararı yoktur.

MR incelemesi çok gürültülüdür. Bu gürültü mıknatısların çalışma sesidir. MR aleti içindeki devasa mıknatısların oluşturduğu çekiçle vurma benzeri sesler rahatsız edicidir. Şimdiki tıbbi amaçlı MR aletlerinin insana verdiği tek rahatsızlık budur. MR yapılması gerektiğinde, radyasyon alacağım sanarak korkan kişilere, MR incelemesi uzun sürdüğünde eyvah çok ışınlandım diye kaygılananlara, umarım bu yazının bir yararı olur.

Eskiden, çok başım ağrıyor, röntgeni çekilsin istiyorum diyenlerin, günümüzde bir “MR istiyorum”a evrilmiş olması, müsebbibi doktorların olduğu başka bir diz boyu cehalettir ve de cehaletin modern tıp karşısındaki cüretkarlığının müsebbibi, sağlığı mal diye pazara sürenlerdir ki bunlara kapsamlı bir değini, bu konuların içeriğinin genişliği gereği başka bir yazıya bırakılmıştır.

13 Kasım 2012

GERİ