GERİ

        Janbek Ameliyatta (Hep Ayşecik piknikte olacak değil ya)

Janbek’in benim hatam yüzünden gecikerek gerçekleştirilen apandisit ameliyatının sonrası sorunsuz. Genel cerrah arkadaşım ve de ekibi, nöbetçi olmadıkları halde, sırf hatırım için, gecenin bir vakti hastaneye gelip ameliyatını yaptılar. Çürümüş apandisiti kesip attılar. Sınzıntının bulaştığı karnın içini de başarıyla temizlediler. Üzerinden bir hafta geçti. Dikişleri bile alındı. Janbek iyi. Gündelik hayatına geri döndü bile.

Bu ameliyat faslından söz etmesem olmaz. Kendi hatamdan söz edecek değilim, başka bir sefer belki dillendiririm, anlatacağımsa bizzat Janbek.

Ameliyat lafını duyar duymaz, benim beklediğimin tersine, olmayacağım, istemem, falan demedi. Diğer insanların ilk tepkisi olan “olmasam olmaz mı, “bunun ilaçla tedavisi yok mu” falan diye de sormadı. Durumu hemen kabullendi. Ama başka bir şeye taktı. Karnımı kestirmem, deldiririm diye tutturdu. Bana defalarca “ben açık ameliyat olmayacağım, kapalı olacağım, bunu doktora söyle, dedi. Sonra, cerrahla bizzat kendisi pazarlık etti. Ben kapalı olacağım, karnımı kesmenize izin vermiyorum (buraya dikkat onam vermiyor) kapalı sistemle yani delerek yapın, diye israr etti. Cerrah da şaşırdı ama onun şaşkınlığı benimki kadar değildi. Çünkü benim Janbek’i bu konuda bilgilendirmiş olabileceğimi düşündü. Oysa operasyon yöntemi konusunda ben ona herhangi bir bilgi vermemiştim. 11 yaşındaki bir çocuğun bu cerrahi yöntemleri nereden bildiğini de ancak ameliyat odasına giderken kendisine sorduğumda, öğrendim.

Anneannemle babannemden öğrendim, dedi. Anneannesi yıllar önce safra kesesi ameliyatı olmuştu. Basit ve kolay bir ameliyattı. Karnında sadece iki delik izi vardı. Janbek o kadar küçüktü ki bu ameliyatı hatırladığını bile bilmiyordum. Ama her zamanki merakı ile sorup öğrenmiş ve de aklında da tutmuş demek ki. Kapalı sistem lafını (laparoskopik operasyon) o zaman öğrenmiş anlaşılan.

Anneannesinin ameliyatının üç dört yıl sonrasında, bu günden sayarsak birkaç yıl önce, bu kez de babannesinin karaciğerinden büyük bir kist çıkarılmıştı. Oldukça ağır bir ameliyattı. Sonrasında sorunlar oluşmuş, babannesi uzun süre yoğun bakımda kalmış, neredeyse ölümden dönmüştü. Onun karnında boydan boya kocaman bir kesik izi vardı.

Janbek yaşamı boyu tanık olduğu bu iki karın ameliyatını birbiri ile kıyaslamış ve bu sonuca ulaşmıştı. Karnını kestirmeyecek, deldirecekti. Bedeli daha hafif olduğundan açık ameliyat yerine kapalı ameliyat istiyordu. Zor ve tehlikeli yerine basit bir yöntemle kurtuluş arıyordu. Küçüktü çocuktu ama ilgili ve dikatliydi. O yüzden öğreniyor, öğrendiklerini aklının bir köşesinde tutuyor, günü geldiğinde de kullanıyordu.

Cerrah arkadaşım Janbek’in duygu durumunu da anlamıştı. Ameliyathaneye giderken, asansörde, ona doğrudan korkup korkmadığını sordu. Ne annesi ne de ben bunu sormayı akıl edememiştik. Janbek bir çok erişkinden daha dürüstçe, evet, çok korkuyorum, diye yanıtladı. Ama gene de beni hemen uyutmayın, merak ediyorum, hiç değilse birkaç dakika ameliyathaneyi görmeme izin verin, diye ekledi. İsteğinde ciddiydi.

Ameliyattan sonra kendisine sordum. Evet, isteğine uymuşlar, adet olduğu üzere onu ameliyathanenin dışındayken uyutmamışlar, ameliyathaneyi iyice görmesine izin vermişlerdi. Ama makasları bıçakları falan pek inceleyemedim, ancak on üçe kadar sayabildim, dedi. Bütün korku ve endişesine rağmen, ameliyat kapısında bile merakı dinmemiş, öğrenme isteği azalmamıştı.

Canım Janbek’im, bebekken de öyleydi, hala da her şeyi merak ediyor, gördüğü göremediği herşeyi öğrenmeye çalışıyor.

Ameliyat öncesi ısrarla, defalarca sorduğunu, ayılır ayılmaz hemen sordu: Bu ameliyat sayesinde kaç gün rapor koparabilecekti. Bu konuda da cerrahla pazarlık etti. Sonra da bana dönüp, sen karnım ağrırken bir günlük bile rapor vermedin, apandisit olduğumu öğrenince Mehmet’e telefon etmiştim, yaşasın bir hafta kırdın oğlum demişti, oysa şimdi iki hafta raporum var, okulu tam kırdım, dedi.

Şu Janbek denilen herifçioğluna bakar mısınız, taktı mı tam takıyor, anestezi bile unutturmuyor. Rapor da rapor, okuldan kırdık mı kırdık !

Yoksa bu durum Janbek’e özel değil mi? Yakın arkadaşı Mehmet bile ameliyatı duyunca geçmiş olsun diyeceğine, yaşasın okuldan kırdın dediğine göre, öğrencilerin genel bir takıntısı mı bu acaba?

Janbek onca merakı ve delicesine öğrenme isteğine rağmen, okula gitmek istemiyorsa, okul onun için öğretici değilse, diğerleri de aynı şekilde düşünüyorsa, yanlış nerede acaba?

Okul öğrenme yeriyse, bütün çocuklar da pür merak öğrenmeye bayılıyorsa, sorun nerede?

Kamusal olanlarının sıkıntılarından daha uzak olması beklenen özel bir okul bile, ameliyat ve acılar bahasına bile, kurtulunması gereken bir şeyse, bütün eğitim sistemine sunturlu bir şeyler demenin zamanı gelmiş de geçiyor, demektir.

Diyeceğimizin adına aleni olarak küfür desek, Janbek’in teyzesi işte, dersiniz, olur biter. Ne de olsa Tourette denilen şey kalıtsaldır. Ol sebepten benim de zaten ağzım bozuktur.

Hem zaten Janbek’in de, arkadaşı Mehmet’in de, hatta bütün öğrencilerin de tümünün huyu bozuktur.

Yoksa haşa, eğitim sistemimiz bozuk falan değildir.

28 Mart 2008

GERİ