GERİ

Kanıksamak

Ben önce hatırlayamadım. Dün, Seda kız geçen geldiğimde de fenerin maçı vardı, dedi. Gene böyle Kadıköy çarşısı kalabalık ve taşkınlıktan geçilmiyordu. İğne atsan yere düşmez kalabalığın coşkun davranışlarına ben hayıflanarak o ise kıvanarak bakıyordu. Ben başka takımı tuttuğumdan değil, takım falan tutmadığımdan hatta futboldan hiç haz etmediğimden, görünümden de gürültüden de ve hatta kokulardan da rahatsız oluyordum. Ama konu bu değil. Konu benim sevdiğim ilgilendiğim sporlar falan da değil. Konu ben değilim. Konu geçen sefer ve bu sefer olan taşkınlığın niceliği de değil, niteliği.

Kadıköy meyhaneler sokağında Seda ile birlikte yürüyoruz, daha doğrusu yürümeye çalışıyoruz ya, gördüklerimiz şunlar: Fenerlilerin kimisi masalarda kimisi apartman girişlerinde kimisi tam yolun orta yerine çökmüş oturuyor. Kimisi çoktan zum olmuş, kimisi yeni başlıyor. Kimisi hala ellerinde bira şişeleriyle büyük marketin kasasında sırada bekliyor. Ortalık sarı mavi çizgelere boyanmış. Kadıköy çarşısı başka bir yer olmuş. Ben görmedim ama derbilerde Beşiktaş çarşı içi de aynı böyle Kadıköy çarşı içi gibi oluyormuş. Ona sorsan Beşiktaş’ın durumu Kadıköy’e beş basarmış. Bilmiyorum. Bildiğim gördüklerimden ibaret ama bütün gördüklerimden de söz edecek değilim ama biri var ki anlatmasam olmaz:

Bir grup genç toplanmış, neden bilmem bir binanın belli bir katına bakarak, slogan atıyor. Grup dediğime bakmayın, oldukça kalabalıklar, ayaklarının üstünde zıplaya zıplaya çıldırmış gibi bağırıyorlar:
-Ananızı ...yim
-Bacınızı ...yim.
- İ..e, cim bom...

Tarihe nakşetsin diye belirteyim. 2013 yılının güzel bir Nisan akşamındayız. Bir dünya başkentindeyiz. En eski uygarlıklardan birinin inci misali kadim şehrindeyiz. Öğünmekle meşhur bir ulusun pırıl pırıl görünümlü insanları, taptaze gençleri, hep bir ağızdan bağırıyorlar, yok yok ağızlarıyla değil bütün bedenleriyle haykırıyorlar:
Başka bir rengin taraftarlarının, birinci derece yakınları olan bütün kadınlarını, şa’pacaklarmış.

Dahası bile var. Bu grubun içinde bir yığın genç kız var. Birçoğu bu tezahürata katılıyor. Sesi ile katılmayanlar bile coşkuyla gülümsüyor. İtiraz eden yok. Rahatsızlığını belli eden bile yok. Etraftaki yüzlerce, bekli de binlercedir, oturup yemek yiyen (aslen içen)lerden de hiçbir tepki yok. Sıradan, olağan bir şey sanki.

İyi mi?

Bu tabloyu siz de görmüş müydünüz?
Kime anlattıysam duruma değil de bana şaşırdı. Hep olurmuş. Sırf fenerin değil her takımın taraftarı bu ve benzeri tezahüratlar yaparmış.
Sıradan, olağan bir şeymiş.

İyi mi?

Ben çok ama çok merak ediyorum, o grubun içindeki erkeklerin top yekun savaşa girer hallerinden kaynaklanan duygu durumlarının dışa vurumu olan küfürlerinin dayanağı olan yegane silahları, bacaklarının arasından sallanansa, o varlığını varlık sebebi saydıkları şeyin, sokağımı dolduran sevimli eniklerin bacağının arasından sallanandan ne farkı var? Onlar da ana bacı demeden girişiyorlar. Üstelik köpeciklerin, bunların söz ettikleri eylemi gerçekleştirme becerileri daha yüksek. (İnanmayanlar köpek dikizciliğine çıksınlar)
Ben o grubun içindeki kızların duygu durumlarını da çok merak ediyorum. Karşı takımın kadınına böyle hakaret edilirken, zevk alıyor görünümdeler. Aynı eylemin karşı takım taraftarlarınca kendileri için dile getiriliyor olmasını acaba nasıl değerlendiriyorlar?
Bütün olup bitenin tanığı olup, ne var bunda, küfredip rahatlıyorlar işte, şeklindeki “çok bilen yürekleri çok geniş” yorumcuların akıl ve duygu durumlarını da çok merak ediyorum.

Tecavüzcüleri, kadın katillerini lanetlemek kolay. Aklını omuzlarının üzerinde taşımak yerine iki bacağının arasında unutanları görmezden gelmek kolay. Dilini bile denetleyemeyenleri hoş görmek, hatta savunmak, sakın kendi günahlarına kılıf hazırlamak olmasın?

Hepinizi küfre karşı olmaya davet ediyorum

Hepinizi sözel şiddeti fark etmeye davet ediyorum.

Hepinizi kafa karışıklığına davet ediyorum.

Kurcalama kapalı kutuları diyenleri de kurcalamanın geliştirici gücünü keşfe davet ediyorum.

26 Nisan 2013

GERİ