Macahel’mi Camili mi, bal mı kola mı?
Son yıllarda turizmde moda olan Macahel tam bir gürcü köyü. Tam lafının nedeni de yukarıdaki paragraf. Yani coğrafya ve de siyaset: Bu köye en yakın ilçe Borçka. Köy (aslen bir çok köyden oluşan bir bucak) ile bağlı olduğu ilçenin arasındaysa devasa bir dağ silsilesi. Bu öyle bir coğrafya ki geçişi imkânsız değil ama zor mu zor. Dağ yüksek, tepeleri her daim sisli. Sarmaşık misali tepelere ine çıka tutunan yol, dar, bozuk ve dolambaçlı. Görüş mesafesiydi, zemindeki engebelerdi, tepeydi vadiydi, inişti çıkıştı derken bu yolu aşmak saatler sürüyor. Kış olunca durum zordan olanaksıza dönüşüyor. Kış dediğim de Marmara’nınki gibi birkaç hafta değil. Yılın yarısından çoğu kış. Bu durumda ne oluyor, Macahel’in köylüsü bu fiziksel engeller yüzünden Hopa’ya, Borçka’ya, Artvin’e pek ulaşamıyor. Tersi de doğru oluyor, cumhurun devleti, onlarca yıl boyunca bu bölgeye pek erişemiyor. Hala, hastalananın doğum yapacak olanın imdadına Batum’dan gelen ambulans yetişiyor. Sınıra gelip dayanıyor, köylü biraz gayretle sınıra gidip ambulansa ulaşıyor. Sizi Batum’a mı yoksa Hopa’ya mı götürelim sorusuna (bilmem neye göre) yanıt veriyor. Yani halen, Macahel’in aslen gürcü köylüsüne, sınır ötesi gürcü kardeşlerinin eli daha kolay eriyor.
Devlet eli pek erişememiş demiştik ya, erişememiş da ne olmuş dersiniz, erkek jargonu ile söyleyeyim: bakir kalmış. Bu bekâret, devletin(hükümetlerin) belirleyici etkilerinden uzakta kalmışlık sayesinde günümüze erişebilen özellikleri görmek için, günümüzde bölgeye turlar düzenlememize neden oluyor. Bendeniz de elbet modalardan uzak kalamıyorum, 10 yıl kadar önce arz-ı endam ettiğim bu yöreden izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Coğrafi korunaklılık yüzünden Macahel’in florası ve faunası farklı. Burada ırkı bozulmadan yaşayan Kafkas arıları, çeşitliği süren ağaç ve otların çiçeklerinden eşsiz ballar üretiyor. Macahel’in gözümüze şenlik bitkisel dokusu, farklı gerekçelerle de olsa bilim adamlarının ve tüccarların iştahını kabartıyor. Tahta kulübelerde alıştıkları biçimde eski usul yaşayan halk, entel modası fotoğraf çılgınlığına şölen sofrası oluyor. Bu uzak ve zor coğrafya sayesinde diyanet tarafından renkleri soldurulamamış rengârenk bir cami, siyah beyaz dindarları şaşkın, din bezirgânlarını sözün bittiği yerde bırakıp, fotoğraf kareleriyle dünya yolculuklarına çıkıyor.
Mesafeleri kısaltan gelişmeler gene de gelip çatıyor. Bakmaya gelenler arttıkça almaya gelenler de artıyor. Yüzlerce yıllık miras, mirasyediler elinde kısa günde çarçur ediliyor.
Bana en çok ne koydu biliyor musunuz? TEMA vakfının misafirhanesi. Bölgenin orijinal ev tiplerinden birini yapmak yerine bilmem hangi buz ülkesinden ithal mimarinin getirilip köylünün gözüne modernliğin modeliymiş gibi sokuluşu. Sonrasında da bu yamama mimarinin taklit edilmeye de başlanmış oluşu.
Şimdi susup söz sırasını size geçiriyorum; söyler misiniz lütfen, keşfin doğasında mı var bu, bozmak, dejenere etmek, kendi bildiğine dönüştürmek.
Farklılığını keşfedip bu kadar hoşlandığın şeyleri, öykünerek geliştirmek yerine ezip bozup kendinleştirmesen olmaz mı?
Zaten meyan kökü şurubunu çoktaaaan kokaincilere kaptırmıştın,
Şimdi bin bir kokulu halis vatan ballarına şeker şerbet kattın, kakalamaktasın,
Macahel’i de “Camili” yaptın,
İyi mi oldu, al-la-aşkına bi söylesene?
23 Ağustos 2013 |