GERİ

Merdivenden düşmüş

Üzerinden çok zaman geçti ama bir türlü unutamadım. Başka bir iş için uğradığımda rastlantıyla görmüştüm. 26 yasındaydı. "Beyin Cerrahisi" servisinde yatıyordu. Beyin Kanaması (Subdural Hematom) tanısı ile ameliyat edilmişti. Yaşlılarda ve alkoliklerde kafaya denk gelen çok küçük darbelerle bile oluşabilen bu tür bir kanamanın bu yaşta oluşması olağan dışıydı. Kafaya denk gelen çok şiddetli bir darbe ile oluşurdu. Trafik kazası falan da söz konusu değildi. Bu genç kadında niye böyle bir beyin kanaması olmuştu, merak ettim. Ameliyatını yapıp hayatının kurtarmış olan erkek meslektaşıma sordum. Bir fikri yoktu. Benim vardı:

Genç kadınların gözleri sismiş, morarmıştır; kapıya çarpmışlardır.

Yanaklarındaki çizikler; afacan oğulları tarafından yapılmıştır.

Çürükler için; fondotenler, kahverengi rujlar, boyna takılan fularlar vardır.

Böyle beyni kanatacak kadar ciddi bir darbe varsa; merdivenden düşmüşlerdir.

Bilirsiniz ki, kadınlar dayak yer. Babadan, kocadan ve hatta kendi doğurdukları veletten (ve kendileri de hırslarını çocuklarını döverek çıkarırlar.)

Bilirsiniz ki, beyni böyle kanayan bir kadın, dayak yemedim merdivenden düştüm, diyorsa, yalan söylüyordur, korkusundan yada korumacılığından.

O zaman diretirsiniz. Beynin kanamış, bu ölüm tehlikesi olan çok ciddi bir hastalıktır, dersiniz. Buna neden olan dayak, ölüme bile sebebiyet verir, yaralama olarak da cezalandırmayı gerektirir, dersiniz. Kadını, savcılığa suç duyurusunda bulunmaya ikna edemezsiniz.

Ölmemişse, ameliyat başarılı geçmişse o yine usulca evine dönecek ve uslu davranmaya ve dayağı hak etmemeye (!) gayret edecektir.

Erkek suçluluk duyar önce, öfkesini denetler bir süre. Kadınını hastanelik etmenin, ameliyatlık etmenin bedeli onun da içini acıtır. Bir süre. Ama çok sürmez, bilemediniz en çok birkaç ay sonra, döngü tekrarlar.

Dayak atan bir çeşit hastadır çünkü. Hastalığı nükseder.

Kadın suçludur. Hep kabahat ondadır.

Keşke ....masaydı, ....meseydi de adamı kızdırmasaydı, diye düşünür kadın.

Dayak yer, oturur.

Doktor ne yapar?

...

Bu hikayedeki gibi, beyni kanayan kadına dayak yiyip yemediğini sormak, erkek meslektaşlarımın bir çoğunun aklına gelmez,

Aklına gelirse ve hatta öğrenirse ne olur biliyor musunuz, çoğunlukla?

Ben biliyorum. Gördüm; güler. Pis pis hem de.

Savcılığa falan ihbar etmez, görevidir oysa. Sadece sırıtır.

Neden mi?

Yadırgamaz da ondan. Beyni kanatacak kadar olanını herkes gibi o da yadırgar tabii ama özünde dayağı yadırgamaz. Dayak tanıdıktır çünkü. Kendi kurduğu evde değilse bile, kendi yetiştiği evde mutlaka vardır. Tanıdık demek, düşman değil demektir. Bilirsiniz yabancı düşmandır, bilinmeyen yani.

Bilinen...

Bilinen; Dayaksız olunamayacağıdır.

Üniversite bitirmiş olan kadınların üçte birinin kocasından dayak yediğini okumuştum bir makalede. Diğer kadınların oranını varın siz hesaplayın.

Oranını ben bilmiyorum, kaç çocuk evinde dövülerek büyütülüyor, siz biliyor musunuz? Bence dayağı tatmayan çocuk yok bu toplumda.

Ben mi?

Görüyorsunuz ya ben dayağa karşıyım. Çocukluğumdan pek tanıdık olduğum söylenemez, belki o yüzden. Kızımı da dövmedim desem, her iki sözüm de yalan. Daha 10 aylıkken eline vurmuştum da kıpkırmızı olan minicik elini görünce aymıştım aymazlığımdan. Beni de dövdüler tabii. Sınıfa hısımla dalan bir arkadaşımın annesi, kızını öğretmene şikâyet etmişim diye, okkalı bir tokat nakşettiydi ilkokulda... Bir başka sefer de bahçede koşuyorum diye nöbetçi öğretmen bir tokat yerleştirmişti yanağıma, ortaokulda. Dayak yedim ben de böylece çocukluğumda. Şanslıymışım ki dahası yok hayatımda. Tanıklıklarım hariç tabi ki. Onlar epeyce bol hem de.

Sokakta laf atan adamları nasıl dövdüğümü anlatırım keyfe gelince ama, bunu da size söylemem. Size söylemem; aslında şiddete ne kadar yatkın olduğumu, böyle ahkam keserken. Bunlar özel tabii...

Mesleği hırsızlık olan bir çingene kadını döverken beyin kanaması yapmışlardı da, kadın ölmüştü de... Basın üstüne gitmişti de.... "Özel" yani. Hangi karakolda, hangi polis dayak atıyor ki? Diğer kamusal alanlarda olup bitenler, çağrışımlarınızın genişliğine ve derinliğine bırakıldılar.

....

Dayak özel bir durum değildir.

Geneldir.

En genel, en büyük derdimizden biridir.

Eğitim nedir bilmediğimizden, sevgiyi içselleştiremediğimizdendir.

Biz dayak yeriz, dayak atarız, gizleriz, saklarız.

Utanırız.

Hak ettik sanırız.

Hak etmedik.

....

Hak etmedik incinmeyi, incitilmeyi.

Beynimizin kanatılmasını hiç mi hiç hak etmedik.

Bu durumu kanıksayan doktorları da,

Şikayetimizi kayda geçmeyen polisleri de,

Koğuşturma açmayan savcıları da,

Gerçek cezayı kesmeyen hakimleri de,

Sevgiyi öğretemeyen öğretmenleri de

Eğitmeyi bilmeyen bilcümle eğitimcileri de,

Şu keyifsiz, neşesiz, illa da asık suratlı olması istenen yaşam biçimini de

Hiç hak etmedik.

...

Haklarımızı bir bilebilseydik.

….

Merdivenden düşen kadın hikayeleri tümüden yok olduğunda, şiddetin kan rengi yerine, sevgi çiçeklerinin renkleri boyayacak evrenimizi, öyle değil mi?

2001

GERİ