GERİ

        Nevsky Prospect’te çarpılmayı da becerdim.

Kadıköy mal müdürlüğünün ıssız koridorlarında haykırışları yankılanıyor bir beyamcanın. Ben yaşlı bir adamım, ne varmış dalgınsam, diyor. Yaşı epeyce ileri ve bu yüzden bence de unutkan olmakta haklı. Nüfus kâğıdını kaybetmiş ve şimdi yenisini çıkarmak için devlete 75 lira ceza ödüyor. Haklı öfkesi o yüzden: Emekli bütçesi için az para değil.

Ben de aynı işlem için oradayım. Yaşım bahane değil ama benim derdim de dalgınlık. Benim için de az para değil, hele böyle dımdızlak kalmışken. Geçen hafta St Petersburg’un en ünlü caddesi Nevsky’de yürürken çarptılar beni; telefonumu, paramı, kredi ve kimlik kartlarımı çaldılar. Bu tür hırsızlıklara neden “çarpmak” dendiğini de böylece anladım: Kırmızı ışık için yavaşladığımda ortalık sakindi. Aniden çevrem kalabalıklaştı. Nereden çıktığını anlayamadığım iri kıyım bir adam birden önüme geçip zınk diye durunca ben de zınk diye durmak zorunda kaldım. Arkamdan gelen bu kadar ani duramamış olmalı ki bana arkadan çarptı. Işık hemen yandı. İlk adımımı attığımda anladım ki sırt çantam hafiflemiş. Tecrübeli(!) olduğumdan, boşaltıldığını anladım. Doğruydu, sırt çantam açılmış, içindeki dip gözün fermuarı da açılmış ve içi boşatılmıştı. Çarpma buydu. Dalgınlığımsa her zaman yaptığımı yapmayıp, iç gözünde bile olsa, sırt çantamın içinde cüzdanımı unutmuş olmamdı.

Siz de şimdi sırt çantası öğüdüne başlayacaksınız, biliyorum. Kol çantası, yan çantası, bel çantası, göğüs çantası, gömlek cebi, pantolon cebi hatta çorap ve don içine kadar uzanan hikâyeler dinlemeye alışığım. Her hırsızlık hikâyemin sonunda böyle bir yığın öğüt alıyorum. Onları dikkate de alıyorum. Polis kızı olmakla öğünüyor, babamdan öğrendiğim başka bazı önlemleri de alıyorum. Sonuç ortada: Senede biiiir gün, senede biiiir günn.

Evet, ben çok ama pek çok kere hırsızlara kurban olmayı becerdim. Lütfen bu becerimi küçümsemeyin, dünyanın dört bin yanında ama en çok da kendi evimde soyulmayı becermiş biri olarak takdiri hak ettiğimi düşünüyorum.

Beceriyi kendime mal etmem aslında hırsızlara haksızlık. Bu mesleğin erbabı, öylesine iyi öylesine ince beceriler geliştiriyor ki takdir etmemek ayıp. Bu becerilerin arkasında ise kimisi klasikleşmiş kimisi çok yeni yöntemler var. Bu yöntemleri öğrenir ve birbirimizle paylaşırsak belki korunmamızda işe yarar diye kendi hırsızlık hikâyelerimi oldum olası herkese anlatırım. Aslında önlem almak işe yarar mı? Bir polis dostumun deyimiyle, hırsıza önlem işlemezmiş. İşler elbet ama önlem almak gerekliyse de yeterli değil, çok ve hep dikkatli olmak lazım. Dikkatli olmaksa benim en büyük becerim: Örneğin hırsızı olmayan bir dünyada yaşasaydık bile ben yine de sıklıkla kimlik vb kartlarımı kaybedip yeniliyor olurdum. Belki de o nedenle, devletin üç kuruşluk bir işlem için kestiği astronomik cezayı öderken sesim çıkmıyor. İç sesimse, önce hırsız soydu, üstüne bir de devlet soyuyor, diyor. Aynı iç ses, su sayacının kaydını üzerime geçirirken 150 liramı aldıkları için de elbet bir şeyler söylüyor. Aynı iç ses, her bir bürokratik işlem sırasında, hatta işlem mişlem bile yokken yeni bin bir bahane yaratılarak, devlet eliyle her soyulduğumda bir şeyler, yok yook çok şeyler söylüyor. Ancak ben tecrübe sahibi bir vatandaşım, sesimi içimde tutmayı biliyorum.

Kimlik kartını kaybetti diye kesilen bu cezaya karşı sesini gür tutan beyamcanın bağırtısına malmüdürlüğündeki görevlilerden hiçbir yankı gelmiyor. Hiç kimse onun tepkisini üstlenmiyor. Aynı haksız cezayı ödeyen bende de başkalarında da tıs yok. Çaresiz cezayı ödeyip gidiyor. Diğerleri de ödüyor. Ben de ödüyorum. Devlet almak isteyince alıyor. Hırsız almak isteyince alıyor. Bize düşen sessizce vermek. Bağırmak sadece kendi canımızı yakıyor, arsızın umuru değil.

12 Eylül 2012

GERİ