GERİ

        Noktalı virgülle nokta, olabilir mi yan yana?

Bilimin adı bile soğuk geliyor kimilerine. Aslı hararetten ibaret olan bilimi, bilgilerin donuk kalıplar halinde tıkıştırıldığı bir buzdolabı sanıyorlar çünkü. Üstelik böyle sananlar bayağı kalabalıklar, handiyse çoğunluk. Biraz kıyısından köşesinden ama bunun nedenine kafa yoruyor bu yazı, niçinine kafa yorması gerekenlerse gerçek bilim adamları.

Bilim bilginin istiflenmesi değildir. Kalıp ise hiç değildir. Özü, tanımı, adı, ne derseniz deyin işte, meşrebi buna uygun değildir bir kere. Bilim, bilgi birikimini içerir içermesine ama bilginin istiflenmesi, dondurulup kalıplaştırılması bambaşka. Bilim değişkendir, durağan değildir ki, nasıl sığsın kalıba.

Bilim, bilmekten ibaret değildir, aslen, bildiğinden kuşku duymaktır. Bilim, kabul etmek değildir. Bilim, bitmiş çözülmüş bir şey demek değildir. Bilim, bilgiyi yeniden ve yeniden sorgu odasına almaktır. Cebinde “acaba” sorusuyla dolaşmaktır.

Ulaşılacak bir hedef değildir bilim, bizzat yolculuktur. Tıpkı yaşam gibi. Şöyle şeyler duyarsınız bazen: Aman sen de, falanca konuda dün şöyle diyordu bilim adamları, bugünse tam tersini anlatıyorlar, gel de inan bilime.

İşte tam da can alıcı nokta buradadır. Haklısınız, inanmayacaksınız. Bilim inanmak için değil bilmek için vardır. Mutlaka öğrenecek ve bileceksiniz. Ama bilginin mutlaklığına asla inanmayacaksınız. Zaten bilim inanmaz. Mutlak doğruyu bulduğunu ve bu bilginin değişmez olduğunu söylemez çünkü öyle olduğunu sanmaz.

Bilim bilgiye ulaşmak için çalışır. Gözler, dener, çözümler, sonuca ulaşır, açıklar. Biriktirir. Yetmez; üzerine yeni bilgiler ekler. Durmaz. Bulduğundan da bildiğinden de kuşkulanır; sorgular, akıl yürütür, gözler, dener, farkı keşfeder. Bildirir. Sonra yine. Bu kez başka biçimde. Eriştim demez, yine düzülür yola. Sorar, arar, bulur, sınıflar, açıklar, sorgular, dener. İşte o yüzden hararetlidir. Durmaz, donmaz, soğumaz. Yanına yaklaşanı ısıtır, soğutmaz. Soğuk bulanlar, üşüyenler, uzağında kalanlardır.

Bilim noktalı virgüldür. Sadece açıklamaya çalışır. Uğraşır didinir, bir açıklama bulur. Bulunan her cevap, yeni bir soru doğurur. Bilim her yeni soru için cevap aramayı sürdürür. Bu yolculuk sonsuza kadar sürer. Bilgi artar, çoğalır, üst üste eklemlenir ama sorular bitmez. Sorular bitmezse bilimin görevi bitmez.

Sorular biterse yaşam biter. İşte orada din başlar. Dinde soru tek tüktür ve antiktir, cevaplarıysa çoktan verilmiştir. Acabaya yer yoktur. Nokta. Din noktadır.

Yaşam denilen şey böyle bir şeydir. Bazıları hayatını bir şeylere ulaşmak için tüketir, bazılarıysa ulaşılan şeyin bizzat hayat olduğunun bilincindedir. O yüzden bazılarının yaşamı yarın hedeflidir, bazılarıysa bugünü yudumlar.

Yaşam bir yolculuktur, bitişi ölüm.

Bilim bir yolculuktur, bittiği yerde din.

Noktalı virgül (ve değil) veya nokta.

Her şey ne kadar basit aslında…

Upuzun bir tatil dönemindeyiz ya, üretmekten çoktan vaz geçtik, tüketme yerleşkesine iyice yerleştik ya, din ve bilime gönderme yapan bu yazılar o yüzden yazıldılar.

24 Haziran 2011

GERİ