GERİ

2013 yılı 13’ün uğuru ile gelsin, amin!

Uğura uğursuzluğa falan inanmadığımın bilindiğini sanırım.

Başlığın 13 tersinlemesini ve dahi kandırıkçılığını açıklamaya çalışayım:
Bu yıl 54 yaşında olacağım. Diyelim ki her yıl ortalama 10 kişinin yeni yıl dileklerini dinledim yani yarım asırlık ömrümde 500 kişinin dileğine tanık oldum: Hiç birinin yeni yıl dileğinin gerçekleştiğini görmedim. Bu sayı daha azdır ya da daha çoktur, önemi yok. Önemli olan, yaşamım boyunca tanık olduğum yeni yıl dileklerin hiçbirinin gerçekleştiğine tanık olmadığımdır. Kimi sağlık diledi, o yıl kalp krizi geçirdi (ölenleri saymayacağım). Kimi para diledi; o yıl şirketi battı, açlık sınırına dayandı. Kimi başarı diledi, işten atıldı. Dahasını saymayayım, ne de olsa niyetim bu gıcır gıcır yılın ilk gününde kötü karga olmak değil. Niyetim bambaşka. Niyetim, dileğe itiraz etmek.

Niye itiraz ediyorum ki? İyi dilekler dilemenin nesi kötü, güzellikler istemek, harka şeyler dilemekten kime olur? Dileyen insanın dileğine ulaşma ihtimali olur. Heveslenir, peşinen sevinir, daha mutlu olur.
Dileğe itiraz etmek de ne biçim bir iş derseniz, bana ne, ne derseniz deyin. Dilemeye yani isteyip olsun diye beklemeye itiraz etmek Nevin gibi bir çıkıntıya yaraşıyor:

Sıkı bir tiyatro kuramcısı olan Brecht’in, yönetmenlik yaptığı sırada, çok konuşup bir türlü istediği performansı sergileyemeyen oyunculara söylediği bir söz varmış:
-Söyleme, yap.
Ben bu lafın arkasındaki bakış açısına da, söylendiği her durumda yarattığı etkiye de bayılıyorum. O nedenle keşke yaşamımıza yön veren birileri olsa da her gevezelediğimizde bu lafı yinelese diye düşünüyorum:
- Söyleme, yap.
- Söyleme yap
- Söyleme. Yap.
Hatta çağrışımlara kapılıp çeşitlemeler yapıyorum:
- Söylenme, söyle.
Dırdır vır vır ne zaman işe yaramış siz söyleyin. Öyleyse hep söyleniyor olmamızın amacı ne? Değişsek de birine bir şey demek istediğimizde önce demek istediğimizi etraflıca düşünsek. Bu düşünme süreci sonucunda, bunu ona söylemenin yararlı olacağına ikna isek ancak o zaman söylemeye karar versek. Karar verdikten sonra, söyleyeceğimiz şeyi söylemenin yolu yöntemi üzerine kafa yorsak. Nasıl söylense işe yarar, nasıl söylense ters teper, öngörebilsek. Sonra belirlediğimiz söyleme biçimini bir kez aklımızdan denesek, yani kendi kendimize prova yapsak. Sonra tam da istediğimiz etkiyi yapacak şekilde dile getirsek.
- İşe yarar mı?
- Yarar.
- Yapar mıyız?
- Yapmayız.
Yapmayız çünkü öncelikle “ben öyle içten pazarlıklı değilim, aklıma geleni, aklıma gelince söylerim” kapsamında bir cümle kurar, doğru yola girişimizin önünü en baştan kendimiz tıkarız.
Sonrasında, söylenmelerimizden hiç fayda gelmedikçe, söylenmeye devam etmemizi haklı kılmak için, “o kadar da söylüyorum, hiç değişmiyor ki” diye suçu karşıdakine atar, rahatlarız. Zaten kimse bize “söyledin ama nasıl söyledin” diye sormaz.
“Söylenme, söyle” diyen “söylemeden önce iyi düşün, çok düşün” diyenler olmuşsa da dinlememişizdir.
Çağrışımlarım sürüyor ya, devam ediyorum:
- Yakınma, değiştir.
Yakınmak özelliklerimizdendir.
Günlük siyasetten en yakınımızın davranışına kadar her şeyden yakınır durumdayız.
Değiştirmekten ne haber?
“Bugün hava çok soğuk, donuyorum, yakınmayayım da havayı nasıl değiştireyim” diyorsanız onu da mı ben söyleyeceğim:
Değiştirilemeyecek şeylerden yakınmanın yararı yoktur. Havadan sudan yakınmak boştur. Değiştirilemeyecek sandığımız pek çok şey ise aslında değiştirilebilir.
Keşke yağmurdan ıslanıp üşüttüğümüz için yakındığımızda, neden şemsiyemizin yanımızda olmadığını düşünsek.
Keşke her unuttuğumuzda biri bize hatırlatsa:
-Yakınma. Değiştir.
Çağrışımlarımın bolluğuyla kafanızı doldurmayayım.
Söylediklerimin tümü aslında Brecht’in söylediğinin aynısı:
-Söyleme yap.
-Söyleme. Yap.

Başlığa geri dönersek, bu yıl da herkes yeni yıldan çok şey diledi. Dileyenlerin çoğunluğu dileklerinin gerçekleşeceğini umuyor.
Bütün görgüm uyarınca biliyorum ki bu dileklerin çok büyük çoğunluğu 2013’de gerçek olmayacak.
Beni moral bozucu mu buldunuz? Şuna ne dersiniz peki:
Bütün görgüm uyarınca biliyorum ki; bir şeyler yapanların yaptıklarının büyük çoğunluğu başarılı olacak. Belki bazıları geç olacak, bazıları güç olacak ama yaptıkça olacak.
Bu durumda siz kendinizi nereye konumlandırıyorsunuz, boş hayaller kurmayı mı, akılcı planlar yapıp uygulamayı mı kendinize yakıştırıyorsunuz?

Peki, sen yeni yıldan neler bekliyor ve gerçekleşsin diye neler yapıyorsun diyorsanız, keyifle, gururla ve böbürlenerek, 13’den en çok istediklerim sıralamasıyla, halen yaptıklarımı anlatayım: 1- Daha çok dostluk istiyorum: Her fırsatta yeni dostluklar kuruyor ve eskilerini geliştiriyorum. Bu sayede tanıdığım çok sayıda ve çok kaliteli dostlarım var. (inanmazsanız inanmayın ama var) 2- Daha mutlu olmak istiyorum: Yaşadığım en zorlu anlarda bile çevreme bakınıyor, mutluluk kırıntısı araştırıyorum, ister inanın ister inanmayın, aramaya başlayınca buluyorum. Her zorlu günün gecesinde kendime ödüller sunuyorum. Dost sofraları kuruyor, şiir okuyor, müzik dinliyor, resimlere heykellere bakıyor, filmler oyunlar izliyor, yürüyor dans ediyor, denizi ve gökyüzünü seyrediyor, ne yapıp ediyor karabasanları tekmeliyorum. 3- Sağlıklı kalmak istiyorum: Günlük yürüyüşler yapıyorum. Tatil günlerinde hava kötüyse şehirde dolaşıyor, iyi ise dağlara kaçıyorum. Haftalık dans partileri organize ediyor, dostlarımla beraber tepiniyorum. Sigarayla, besinlerdeki zehirlerle de savaşıyorum, katkı maddeleriyle de plastikle de. Evde vakit buldukça sebze ayıklıyor taze taze tüketiyorum, keyif için cips değil meyve atıştırıyorum. Kafamı sağlığa ve lüzumsuz sağlık satıcıların söylediklerine ise asla takmıyor, moda besinlerin mucize gücüne inandırılamıyorum.

Başka isteklerim ve de yaptıklarım da var.
Yapamadıklarım da çok ama başarısızlıklarımı gelecek başarımın denemesi sayma marifeti edindim.
Her yeni başlangıçla başlattıklarım, günün, haftanın, ayın ve de yılın başlangıcında yeniden planladıklarım ve sonuna geldiğimde “kısmen de olsa başardım” dediklerim var.
Anlatmak istediğimi anlattığımı düşünerek, bu minvalde daha fazla ayrıntıya gerek yok diye benden söz etmeyi kesiyorum.

Özet sonuç:
İki binin 13. yılı uğurlu yıl olsun isteyen “dilemez, gerçekleştirir” diyorum.
Olsun diye boşu boşuna beklemez, planlar ve hareke geçer diyorum.
Hepsi bu kadar.

Tıpkı büyük dedem Bertold Brecht’in söylediği gibi:
-Söyleme yap.
Tıpkı küçük dedem Aziz Nesin’in söylediği gibi:
-Bir şey yap, MET.
Yeter ki bir şey yap.
Yap.
YAP.

1 Ocak 2013

GERİ