GERİ

        Tuvalet sorunsalımız

Sorunumuz yerine "sorunsalımız" diyerek ne demek istediğimi bilmiyorum. Bu kelimeyi kullananların ne demek istediğini de bilmediğimden olsa gerek. Özenti işte. Ancak tuvalet sorununa benim de çomak sokmam gerekir sanısıyla soruyorum:

Ne olacak bu memleketin tuvalet sorunu?

Bir kuyu açıp, üzerine ortası delik tahta parçaları çaktığımız günlerden bu yana daha pek de bir zaman geçmediğinden midir, bu mis-pasaklı, abdeshane geleneğimiz. Ne askerin tuvalet kapılarına cicili kağıtlar yapıştırması işe yaradı ne de bir başka girişimde bulunan çıktı. Geliştire geliştire WC kapısında para toplama mekanizmalarını geliştirebildik. Artık jetonla girilebilen tuvaletlerimiz de mevcut.

Haksızlık ettiğimi, bir çok kurumda, bir çok kara yolu mola yerlerinde, türedi mall yani amerikancı alışveriş city’lerinde, çok güzel tuvaletlerimiz olduğunu düşünüyorsanız, dediğiniz olsun. Benim koku ve pislik algımın eşiği daha düşük herhalde, deyip geçeyim.

Geçenlerde Bodrum’da, merkez otogarının tuvaletinde, jetonumu almış, tuvalete girmiştim. Jetonu bir makinaya atıp geçmek yerine, gişeden zaten jetonu satana geri vermem gerekip de, onun kumandası ile açılan bariyerden geçince, bu ne lahana turşusu, demiştim. Türkün aklı derler ya, tuvaletten zengin olanları, kaçırılan vergileri falan düşünüp, tatilimin orta yerinde gene kendi kendimin muhalif kimliğini ebelemiştim. Tam sifona elimi attım ki, atmaz olaydım. Bir çokları gibi keşke ettiğimi ortalıkta bırakaydım. Duvara yerleştirilen sifon mekanizmasının metal kenarı, konserve kutusunun keskin kenarı gibiymiş, parmaklarımı kesivermesin mi?

O temiz(!) tuvaletin tertemiz(!) sifonun metal kapağıyla kesilen elimi bir hız sabunla yıkamışsam da, gecenin bir vakti diye herhalde, Bodrum’un tam göbeğinde, elime sürecek alkol, yaramı örtecek bant, sargı bezi falan gibi lüzümsuz ! şeyleri bulamadığıma mı yanayım, tetanoz aşısı mı olsam acaba, diye kafama mı takayım, ben bu tuvaletlere taktım ya, onlar da benden öç alma yarışına giriştiler herhalde, diye gülüp geçmeye mi çalışayım, bilemedim.

Ben bir çok konuda olduğu gibi bu tuvaletler konusunda da hem ön hem de son yargılıyım. Atatürk’den alıntılanan bir anı kırıntısını size de aktarayım.

Bir gün bir eve ziyarete gitmiş. Evin hanımı evde yokmuş. Kapıdan dönecekken herhalde gerekmiş ki tuvaleti ziyaret etmiş. Çıkışta, bir vazo dolusu gülü, salonu yerine tuvaletine yerleştirmiş olan evin hanımına takdirlerini, ulu orta ifade etmiş.

Ondan feyz aldım. Bir evin tuvaletini banyosunu gördümse, o evin başta hanımı olmak üzere tüm fertlerine “kültür”den puan veririm. Bir restaurant’ın önce tuvaletine gider, böylece göremediğim mutfağının temizliği hakkında yargıya varır, sonra ya sipariş verir ya da çeker giderim.

Bir ülkenin tuvaletlerinin durumu da o ülkenin kültürünün bire bir göstergesidir denir, onu bilir, onu söylerim.

Okur yazarlarımızın yüzde kaçı kitap okuyor biliyor musunuz? Ne ilgisi var mı diyorsunuz? Tuvaletlerimiz niye böyle zannediyorsunuz.? Ben başka bir şeyden olabileceğini zannetmiyorum.

Mademki yanıldığım konusunda hem fikirsiniz, öyleyse işin doğrusunu siz söyleyiveriniz.

Ne olacak bu memleketin "tuvalet sorunsalı" yaa-vu!...

Eylül 2008

GERİ