GERİ

Uzun Yaşamanın Sırrı

Hepimiz insanız ya yaşam süremiz belirli. Kelebek kadar kısa değilse de, kaplumbağa kadar bile uzun değil.

Hepimiz farklıyız ya yaşam süremiz de farklı. Kimimiz yüzü deviriyor, kimimiz doğarken ölüyor.

Düşüncelerimiz farklı. Yaşam süremizin belirlenmişliğine kimimiz kader diyoruz, kimimiz kalıtım.

Hepimiz aynıyız. Ölüm karşısında çaresiziz, bunu biliyoruz, ölümden ölümüne korkuyoruz.

Hepimiz aynıyız. Ölümden kaçmaya çalışıyoruz. Ömrümüzü uzatmaya çalışıyoruz.

Ömrümüzü uzatabilir miyiz?

Kesinlikle hayır.

İnançlarınız ne der bilmem, ben bilimin dediğini yineliyorum: Genlerimizin kaç kez çözülüp yeniden kapanacağı baştan programlı. Bu programın, yani açılıp kapanmaların sayısı, ömrümüzün de kodları. Genlerimizin var olan bu durumu, ömrümüzü en başından belirliyor. Yani kader diye bir şey var.

Öyleyse ömrümüze ömür katma çabalarımız boşuna mı?

Kesinlikle hayır.

Ömrümüze ömür ekleyemeyiz ama ömrümüzü kısaltabiliyoruz. Yaptığımız ve yapmadığımız bir çok şey ömrümüzü kısaltıyor. Bizzat biz ya da insan gürûhu olarak yaptığımız yanlışlar ve yapmadığımız doğrular sonucunda ömrümüzle kumar oynuyoruz. Bunların bir kısmını değiştirerek cepten yediğimiz bölümü geri kazanabiliriz.

Kısalttığımız yaşam süresinin birazını yada çoğunu geri kazanabiliriz. İstersek ve iş işten geçmeden harekete geçebilirsek.

Nasılını zaten biliyorsunuz ama ben işi durulaştırmak için özet geçeceğim:

-Daha az miktarda, daha çok çeşit ile beslenmek

-Daha az oturmak, daha çok uyumak

-Daha az tembellik yapmak, daha çok hareket etmek

-Daha az bina içinde, daha çok açık havada bulunmak

-Daha az dertlenmek, daha çok dert çözmek

-Daha az zehir tüketmek, daha çok dost edinmek

Hepsi bu kadar.

Bunların hepsi bilimsel olarak kanıtlanmış etkinliği kesinleşmiş ömür kısaltmama reçeteleri.

Bu formülleri yaşamınıza nasıl uyarlayacağınız ise size kalmış. Ne de olsa hepimiz farklıyız.

Örneğin daha çok hareket formülünün açılımı, kimileri için para karşılığı el adamın evini temizlemek, kimleri için köpeğine sabah yürüyüşü, kimileri için malum yatak mesaisi, kimileri için lüks otel havuzu yüzmeleri, kimileri için yayla horonu, kimileri için disko tepinmeleri olabilir. Yeter ki olsun. Yeter ki ayda yılda bir olmasın da bedensel hareket, yaşamın olağan bir parçası olsun.

Örneğin daha çok dert çözmek kimileri için komşunun ateşli yarasına körükle gitmemek, kimileri için sokak hayvanları barınağını ziyaret etmek, kimileri için parti çalışmalarında koşuşturmak, kimileri için sevgisiz kalmış bir yavruya koruyucu aile olmak olabilir. Yeter ki ondan bana ne, dünya yansa umurum olmaz, durumu olmasın. Yeter ki kendini kandırma kabilinden olmasın. Yeter ki çok üzülüyorum ama ben ne yapabilirim ki diye akıl kilitlenmiş olmasın. Yeter ki kendinin ve diğerinin derdinin çözümü için kafa patlatmak ve çaba sarf etmek, yaşamın olağan bir parçası olsun. Dertlenmekten, üzülmekten değil çözüme katılmaktan söz ediyorum.

Örneğin doğru beslenmek, internette moda olan, oldurulan, falanca yiyeceğin peşine takılmak olmasın. Çarşı pazarda kolay bulunan, yerli, zamanında üretilmiş yiyeceklerin kararınca tüketilmesinin yeteceği bilincine erişilmiş olsun. Güney Amerika’dan taşınan muzu almam ben bu konularda bilinçliyimdir falan derken, sarımsağa burun kıvırıp zencefilin marifetlerine kafayı takma şeklinde olmasın.

Örneğin tansiyonum var, şekerim var, kolesterolüm var, bu konularda en iyi doktor, en başarılı hastane hangisi diye kafa patlatmak yerine, bu hastalıkların hepsinin nedeni göbek çapımdır. Göbeğimi büyütmemek de benim sorumluluğumdur, bilinci edinilsin.

Falan filan derken kişiye özgü “örneğinler” sürer gider.

Ömür uzatmanın daha doğrusu kısaltmamanın sihirli ve kesin etkili formülünü yineliyorum ki pekişsin:

-Daha az miktarda, daha çok çeşit ile beslenmek

-Daha az oturmak, daha çok uyumak

-Daha az tembellik yapmak, daha çok hareket etmek

-Daha az bina içinde, daha çok açık havada bulunmak

-Daha az dertlenmek, daha çok dert çözmek

-Daha az zehir tüketmek, daha çok dost edinmek

Bunları yapsak, ömür uzar mı gerçekten.

Kesinlikle uzar.

Yetti mi peki?

Yetmez

İçinde sanata yer olmayan yaşam uzun sürse de yetmez.

Sanatın hangi çeşidi ve ne dozda sorusuna yanıt oluşturacak reçeteyi de siz kendiniz yazacaksınız elbette. Zevk sizin keyif sizin, zorlayacağınız olanaklarınız da belirleyeniniz.

Bilim nerde mi peki?

Bilim şu sıralar ömrü uzatmanın formülünü buldu. Gerçekten buldu. Yazının başında yapılamaz demiştim ya, şimdilik demeyi kasten unutmuştum. Bilim insanları artık genlere ekleme yapıyorlar. Bazı hayvan türlerinde denediler. İşe yaradı. Şimdi artık, insanda çalışmaya hazırlanıyorlar.

Bu çalışmalar, bizim ömrümüze yama yapmaya yetişir mi bilmem.

Bildiğim, kendi ömrümüzden bilerek ya da bilmeyerek feda ettiğimiz kısmı geriye kazabileceğimiz.

Ben diyeceğimi dedim: Bol hareket az yemek, bol dost az kaygı, bol çaba az göbek, bol sanat az zehir, bol dışarı az içeri dedim. Bunlar ömrün kantitesi içindi. Kalitesi için de bol bilim, bol kültür, bol sanat diye ekleyeyim.

Ben bu yola baş koydum, yola da revan oldum, yoldaşlar isterim.

4 Şubat 2016
Doğum günümde, kendime hediyemdir.

GERİ