GERİ

Tolstoy’un Sara Nöbeti

Ünlü Rus yazar Tolstoy’un ömrünün son yılları “Son istasyon” adıyla Amerika’lı yazar Jay Parini tarafından romanlaştırılmış. Birçok açıdan ilginç olan bu roman insana Tolstoy’un gerçek yaşam öyküsünü okuduğu izlenimini veriyor. Gerçekten geçirmiş miydi bilmiyorum ama romanda Tolstoy’un bir “Sara krizi” anlatılıyor.

Artık epeyce yaşlanmış olan yazarın kendinden geçip sayıklamasına neden olan krizde alnı terliyor, kol ve bacakları kasılıyor. Bu nöbet, sonunda Epilepsi krizine dönüşen bir Hipoglisemi (şeker yetersizliği) atağı gibi. Oldukça gerçekçi tanımlandığı için, Parini’nin benzeri krizleri iyi gözlemlemiş olduğu belli, ayrıca kriz sırasında ev ahalisinin reaksiyonlarını da güzel anlatmış. İstemsiz olarak çırpınan kol ve bacakları zapt edilebilmek için hasta yakınlarının nasıl çabaladıklarını ayrıntılı olarak romana katmış. O satırları okurken anladım ki Türkiye, Rusya ya da Amerika fark etmiyor, dün ya da bugün oluşu da fark etmiyor; Epilepsi krizi karşısında çaresiz kalan insanlar benzer biçimde reaksiyon veriyor: Kriz geçiren kişiye yardım etmek istiyor, ancak yaptıkları ile zarar veriyorlar.

Sara krizi sırasında nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiği anlatmak biz doktorların oldum olası derdidir. O dert yüzünden bu yazıyı ders anlatır gibi yazdım. Ders mi dinleyeceğim şimdi diyenler lütfen atlasın ama bana sorarsanız mutlaka okuyun çünkü bu bilgiler beklenmedik bir anda çok işinize yarayabilir:

Konuya girişi oluşturan Tolstoy’un Epilepsi krizi çok sıra dışı bir örnek. Çünkü önce şeker krizine girmiş, sonra bu durum epilepsi krizine dönüşmüş. Oysa yaşlılarda sık görülen şeker yüksekliği hastalığının (Diyabetin 2. tipi) seyri sırasında, aşırı şeker düşüklüğü (Hipoglisemi) dönemleri de sıkça oluşur. Şeker yükselmesinin tersine düşmesiyle oluşan “Hipoglisemi atakları” kendini bilmeme, sayıklama, saçma sapan konuşma ve davranışlara neden olabilir. Bu ataklar özellikle geceleri uykudayken oluşur. İşeme vb. amacıyla yatağından kalkmış yaşlılar, amaçsızca evde dolanabilir, yanlış yere işeyebilir ya da kendini bilmez durumda saçma sapan konuşabilir ya da davranabilir.

Ataklar sırasında kişinin soğuk ve terli görünümü, nedenin şeker düşüklüğü olduğunu anlamaya yardım eder. Eğer yaşlı birini kendini bilmez, terli ve soluk-soğuk halde görürseniz hiç beklemeyin ağzına bir kesme şeker değdirip, emdirin. Eğer gerçekten kan şekeri azaldığı için bu haldeyse, o bir lokma şeker, çabucak kendine gelmesini sağlayacaktır.

Ancak böyle bir durumun tek nedeni şeker düşmesi atakları değildir elbette. Pek çok başka şey nedeni olabilir hattâ şekerin aşırı yükselmesi bile olabilir. Ancak kişide yaşlılık diyabeti tanısı varsa, hele bunun için ilaç kullanıyor ve diyet yapıyorsa, özellikle tekrarlıyorum; eli yüzü soğuk ve terliyse, ona hemen bir kesme şeker yedirmenizin hiçbir sakıncası yoktur, ola ki faydası olur. Ancak, tersi olasılığına karşı da verdiğiniz şeker miktarını abartmayın. Böyle ataklar şekerle geçerse, artık o an için durum acil değildir ama sonrasında hekime başvurmak gerekir. Yanlış anlaşılmaktan korktuğum için yineliyorum bu söylediklerim çocuklar, gençler ve şeker hastası olmayanlar için geçerli değildir.

Ayrıca ciltte aşırı solma ve terleme elbette sadece şeker düşmesinden kaynaklanmaz. Kan dolaşımını azaltan herhangi bir nedenle de olur ki o zaman bu duruma “Hipotansiyon Atağı” denir. Ancak tansiyonu düştüğü için (Hipotansiyon) rengi solan kişi genellikle şaşkın şaşkın ortalıkta dolaşmaz çünkü dolaşacak gücü olmaz. Olduğu yere çökmüş hattâ düşmüş bile olabilir. Bu durumda da yapılacak en doğru şey, yerde uzanmış vaziyette kalmasını sağlamaktır, sakın ola kaldırmaya kalkmayın. Tersine, yerde değilse bile siz olduğu yere uzanmasını sağlayın. Göğüs ağrısı söylüyorsa ve de dudakları ya da tırnakları morarmışsa hemen ambulansı arayın.

İnsanın rengini solduran ve tansiyonu düşüren bir dolu neden var, hepsi başlı başına konuşulacak konulardır ama soğuk terleme eşliğinde saçma davranışlar gösteren ve Şeker hastası olduğu bilinen kişiye azıcık şeker emdirmenin faydası olur, zararı olamaz. Ancak yineliyorum, şeker hastası bile olsa, solma yerine yüzü kızarık ve ateş basmış gibiyse tansiyon ölçmekle bile zaman kaybetmeden ambulansı aramalısınız.

Akla kazımak için kasten tekrarlıyorum:

  • Kişi aşırı kızarmış ya da morarmışsa hemen ambulansı arayın hiç beklemeyin.
  • Kişi soluk renkli ve halsizse düştüğü yerden kesinlikle kaldırmayın. (Zaten her ne nedenle olursa olsun yere düşeni asla ama asla kaldırmayın.)
  • Kişi soğuk soğuk terliyorsa (yani cildi kızarık değil tersine solukken terliyorsa) bir tek şeker emdirin ve paniğe kapılmadan bekleyin. 5-10 dakika içinde düzelmiyorsa hele rengi daha da soluyorsa gecikmeden ambulansı arayın. Çünkü durumun kötüleşiyor olması iç kanama belirtisi de olabilir: Sonuçta her kuralın istisnaları olabileceğini akıldan çıkarmamak gerekir.

    Bir şeker hastasının şeker azalmasına bağlı atakları (Hipoglisemi) küçük bir şeker emmeyle ya da kendiliğinden geçebilir ama çok nadiren Sara krizine de dönüşebilir. Dikkâtinizi çekerim çok nadiren dedim çünkü Sara (Epilepsi) krizi pek çok nedenle oluşabilir ama uzamış şeker yoksunluğundan kaynaklanması enderdir. Romanda anlatılan Tolstoy’un krizine ben bu tanıyı koydumsa da benim çokbilmişlik edip roman kahramanına tanı koymamın hiçbir önemi yok. Önemli olansa bir Sara krizi karşısında nasıl bir tutum takınacağımızdır.

    Şekerle giriş yaptıksa da Sara krizi genellikle şeker krizinden bağımsız bir beyin atağıdır. Beyin, kendi elektriğini üreten ve onunla çalışan bir makinadır. Her bir sinir hücresinin (nöron) içinden bir elektrik kablosuymuşçasına elektrik akar. Bu akışlar birbirine karışmasın diye de her sinir tam ya da yarı kılıfla sarılarak diğerinden ayrılmıştır. Ancak bu olağan akışın trafiği bazen bozulur; akan elektrikler birbirine karışır. Bu durumda her bir nöron, hedefine ulaştıracağı elektriğin kontrolünü kaybeder. Olağan olarak farklı yöneltileri olan birçok elektrik akımı, aniden bir araya gelerek tek bir doğrultuda akıverir. Tıpkı bulutların elektriğinin birleşip akıverdiği yıldırım örneğindeki gibi. İşte bunun yarattığı duruma Sara (Epilepsi) krizi denir.

    Sara krizinin görünen yüzü de bu anlattığım fizyolojik oluşumun dışa vurumudur. Normal elektrik akımı ile çalışması gereken nöronlar bu kriz sırasında işlerini göremez. Bu durumun karşılığı, yapılması gerekenler yerine hiç de amaca uygun olmayan şeyler yapıyor oluşumuzdur. En sık görülen belirti de bedenin bir bölümünün istemsiz olarak titremesi, daha doğru deyişle kasılmaya ve atmaya başlamasıdır.

    Tipik bir epilepsi nöbetinin görüntüsü; aniden boğazdan çığlık benzeri bir ses çıkmasının ardından kişinin bilincini kaybederek yere düşmesi, kol ve bacağın istemsiz ve amaçsız olarak ardarda kasılıp kesik kesik atmasıdır.

    Bu anlattığım Epilepsi nöbetlerinin sadece bir çeşididir. Epilepsi nöbetlerinin buna benzer ya da hiç benzemez pek çok çeşidi vardır. Bazı nöbetlerde her iki taraf kol ve bacaklar eş zamanlı olarak kasılırken, bazı nöbetlerde sadece sağ ya da sol taraftakiler kasılabilir ya da vücudun sadece küçük bir bölümü kasılabilir. Bütün bedenin eşzamanlı kasılması, nöbetin büyüklüğünü yani elektriksel yayılımın genişliğini gösterir. Bütün bedenin kasıldığı duruma o yüzden de “Büyük nöbet” adı verilir.

    Büyük nöbetlerde bedenin her iki tarafı da tutulduğu için yani vücut, beynin her iki yarımından da bombardıman gibi uyaranlar aldığı için sadece kol ve bacaklar kasılmaz, (tek taraflı olaylarda hemen hiç etkilenmeyen) orta hat organları da etkilenir. Bu nöbetler o yüzden boğaz kaslarının aniden kasılması ile oluşan keskin bir sesle; çığlıkla başlar. Yüz kasları da kasıldığı için çene kilitlenir. Bu esnada dil dışarda kalırsa ısırılıp yaralanır. Soluk borusu da kasıldığı için nefes almak zorlaşır ve yüzde morarmalar olur. Ağız köpürmesi olur ki tükürük bezlerinin salgısını toptan boşaltmasındandır. Kasılma hızla yukarıdan aşağıya doğru iner. Bu nedenle içi boş organların kasları da “istemsiz” olarak kasılacağı için çiş de kaçırılabilir.

    Bu nöbetleri anlatırken “istemsiz” lâfını kullanmam boşuna değil, “Büyük Sara Nöbeti” sırasında beyinde oluşan devasa elektrik boşalımı yüzünden beynin emir kulu olan bedenimiz, istencimiz dışında çalışır. Üstelik kişinin bilinci de kapanmıştır, neler olup bittiğini de bilmez, sonrasında da hatırlamaz. Görüntü ise gerçekten ürkütücüdür. Ancak sorun o kadar da ürkütücü değildir.

    Sara krizindeki dramatik kasılmaların seyircisi olmak zorunda kalan kişiler doğal olarak ne yapacağını bilemez durumda çare üretmeye çalışır. İyileşsin diye ağzına burnuna soğan kesip yapıştıranlar olur. Kolonya ile ayıltmaya çalışanlar, su içirmeye çalışanlar, düştüğü yerden kaldırmaya çalışanlar olur. Çeneyi açmaya, nefes zorluğunu engellemeye çalışanlar olur. Ha bire zıplayan kol ve bacaklar zapt edilmeye çalışılır. Oysa bu yapılanlar asla yapılmaması gerekenlerdir. Doğal reaksiyonlarımız ne yazık ki çoğu zaman doğru davranışlar değildir.

    Öyleyse “Büyük Epilepsi Atağı”na denk gelen kişi ne yapmalıdır?

    Hiçbir şey yapmamak en iyisidir. Ne kadar ürkütücü olursa olsun Epilepsi atağı kendi kendini sonlandırma kapasitesine sahiptir. Hiçbir şey yapılmadan kendiliğinden geçer. Birkaç dakika bilemediniz beş on dakika sonra nöbet durur. Bu nedenle sabır en önemli tavsiyedir.

    Bunun tek istisnası, nadiren görülen “Geçmeyen Nöbet” durumudur. Bu durumda, nöbetler arka arkaya gelir. Geçmez, durmaz, duruyor gibi olup yeniden başlar. İlaç kullandığı halde ilacını ihmâl eden kişilerde, ilaç eksikliği veya yoksunluğu olanlarda gelişen bu “Geçmeyen Nöbet” durumuna Tıp dilinde kısaca “Status” denir. Status demek, 20 dakika geçtiği halde hâlâ nöbetin sürmesi demektir ki bu durumda acilen hastaneye nakil gerektirir, yoksa kişi ölebilir. Status istisnası dışında, “Büyük Nöbet” üç beş dakika sürer ve biter. Büyük Nöbet bittikten sonra kişide uyuma ihtiyacı olur, genellikle de uyur.

    Bu nöbetler sırasında başta da belirtiğim gibi en iyisi hiçbir şey yapmamaktır. Çünkü dili ya da kol ve bacakları kurtarmaya çalışanlar ciddi hasarlara neden olur. Örneğin tutarak bacağın çırpınmasını önlemek mümkün değildir ama hareketi zorla kısıtlamak eklem, kas ve kemiklere zarar verir vb.

    Sonuç olarak bu kesin bir doktor talimatıdır: Eğer Epilepsi nöbeti geçiren birine yardım etmek istiyorsanız, bir şey yapmayın. Sadece “Büyük Nöbet” süresi 10-15 dakikayı geçerse o zaman mutlaka ambulans çağırın. (Bunun için de mutlaka saat tutun. Çünkü böyle zamanlarda zaman algısı değişir. Saat tutmadan zamanı ayarlarım sanırsanız kesinlikle yanılırsınız.) Epilepsisi olduğu zaten bilinen ve 3-5 dakika içinde geçen büyük nöbetlerde ya da bedenin sadece bir bölümüne sınırlı kalan nöbetlerde ambulans çağırmaya da acile başvurmaya da gerek yoktur. Olağan kontrole gidildiğinde doktoruna nöbeti bildirmek yeterlidir.

    Epilepsinin nedeni çeşit çeşittir ve mutlak aranıp bulunması gerekir. Bu da konunun uzmanı merkezlerin işidir. Ayrıca, şimdi konu edilmiyorsa da epilepsi nöbetlerinin çok farklı çeşitleri var. Hattâ kasılmaların da olmadığı çok sinsi çeşitleri de var. Epilepsi durumlarının hepsinin mutlaka incelenmesi ve tedavi edilmesi gerektiğini de eklemeden geçmeyeyim. Milenyum çağında bunu söylemeye utanıyorum ama söylemeliyim: Epilepsi bir gazap değil beyin hastalığıdır, çaresi de hacı hocada değil tıpta aranmalıdır. Epilepsisi olan ne çok insanın şeytan/cin çıkarma ayinleriyle oyalandığını ve harcandığını tahmin bile edemezsiniz…

    Bu konuyu kapamadan önemsediğim bir başka konuyu daha anlatmalıyım. Ülkemizde “Büyük Epilepsi Krizi” taklidi yaparak dilenen sokak dolandırıcıları çoktur. Bu numarayı yutmayın: Gerçekten Epilepsisi olanlar “Büyük Nöbet” sonrasında güçten düşerler, kasılmalardan sonra bilinçleri açılır ama sonrasında uyuklamaya başlarlar hattâ uyurlar. Dolandırıcılar ise gerçeğine benzer şekilde yere düşüp kasılarak yeterince seyirci topladıktan sonra ayılarak epileptik olduklarını ve parasızlıktan ilaçlarını alamadıkları için nöbet geçirdiklerini anlatırlar. Gerçeğinin tersine nöbet sonrası uykulu olmayışları birinci ipucudur. Bu dolandırıcılar seyirci toplayacakları pazar yeri gibi kalabalık yerlerde ya da hastane önü gibi insanların acıma duygularının dorukta olduğu yerlerde nöbet taklidi yaparlar. Epileptik kasılmaları çok güzel taklit ederler, üstelik sabun emerek ağızlarını da köpürtürler oysa bu köpük de gerçek tükürüğe göre daha beyaz ve daha boldur. Ayrıca ağızları köpürmüştür ama pantolonları ıslak değildir. Gerçekten Büyük Nöbet geçiren hastaların birçoğu çişini kaçırır ama dolandırıcılar işi altlarını ıslatmaya kadar götürmezler.

    Bütün bu ipuçlarından daha da önemlisi şudur; gerçek epileptikler dilenmez. Nadiren sokak ortasında düşüp nöbet geçirseler bile ayılmaya başladıklarında olsa olsa üzülür veya utanırlar. Size ilaç alamadım falan diye hikâye anlatmaz, bir an önce olay yerinden uzaklaşmaya çalışırlar. Bütün bu ipuçlarına rağmen gene de emin olamazsanız “bana ilacımı alsanız yeter” diye duygu sömürüsü yapana para vermek yerine birlikte eczaneye kadar gidip ilacını satın almayı önerin. Bu teklifinize karşı genellikle daha kolay kandırabilecekleri bir başkasına yöneldiklerini görerek, oyuncu dolandırıcılıktan emin olabilirsiniz.

    Sonuç olarak diyeceğim odur ki, Epilepsiden, Epilepsi krizlerinden ve Epileptik kişilerden korkmayın. Hastalık yıllarca sürse de, ilaç ihmâli yapılıp Statusa girilip ölümün eşiğine kadar gelinmiş olsa da, Epilepsi ile yaşamak, Epilepsi ile aile kurup sürdürmek, Epilepsi ile kariyer yapmak hattâ en üst makamlara(!) kadar yükselmek mümkündür.

    Bu nedenle bazı nöbetlerin görüntüsü ne kadar ürkütücü olsa da sakın ola Epilepsiden korkmayın. Ancak bazen imâ edildiği gibi Epilepsinin yüksek zekâ, üstün yetenek ya da tersine kişilik bozukluğu ile birlikte olduğu kanısına da kapılmayın. Bunlar beynin başka bölümlerinin işidir ve Epilepsi bu ve benzer şeylerden bağımsız bir durumdur. Epilepsi salağa da vurur dâhiyi de, sapığa da musallat olur masuma da, kapıcıda da oluşabilir cumhurbaşkanında da. Kalıtsal da olabilir edinsel de, çocuklukta da başlayabilir, ihtiyarlıkta da. Korkutucu görüntülere de sebep olabilir, minik sinsi ataklara da.

    Epilepsi yıldırım gibidir; kimi ne zaman vuracağı hiç belli olmaz. Günün birinde sizde ya da bende ya da bir yakımızda da gelişebilir.

    Epilepsi beyin hastalıklarının en çok uğraştıranlarından biridir çünkü tanısı da tedavisi de dolambaçlıdır. Ancak mümkündür.

    Epilepsisi olanlara bizden başka bir şeylermiş gibi davranmak cehalettendir. Sara krizi ilâhi bir şey de değildir bir gazap da. Epilepsi de bir hastalıktır ya da birçok farklı hastalığın dışa vurumudur, o kadar.


    21 Temmuz 2024

    Yazının Facebook Sayfasındaki bağlantısı.

    GERİ

  •  

     

      Son olarak 21.07.2024 tarihinde düzenlenmiştir.